Belgrad'da bir cami var. Bayraklı Camisi.
(Tekrar tekrar yazıyorum: Türkçede "ayın" sesinin karşılığı yok. Kendimizi zorlamayalım; mümkün olduğu kadar ses uyumunu sağlayalım... "Mısraı" demeyelim, "mısrası" diyelim. "Camii" değil, "camisi" diyelim. Yine Bayraklı Camisi'ndeki dil yanlışlığını fark ettiniz mi? "Bayraklı" sıfattır. Önüne geldiği isim ek almaz. Ama böyle söylenegelmiş. Ben "Bayraklı Cami" diye yazacağım.)
Camiye gittik. Savaş zamanı orada namaz kılmıştım. 2004'te yakıldı. Türk milliyetçiliği üzerine doktora tezi yapmış bir büyükelçimiz vardı Belgrad'da... Telefonla görüşmüştüm. Bir politikacıdan randevu ayarlayacaktı. Beni aradı... "İki gün sonraya gün verdiler." dedi. Bu iş böyle olmayacak, dedim. O ünlü politikacının partisine gittim. Ayrıntısına girmeyeyim şimdi... Çal kapı görüştüm. Birçok ülkede röportajlar yaptım, İsrail hariç, hemen hiçbirinde elçiliğe uğramadım. Sözü dolandırmayayım... Cumada, o elçimizi namaz kılarken gördüm. Hem de avluda... Korumalarından fark ettim. Soruşturup öğrendim. Başka Müslüman ülkelerin elçileri de gelmişlerdi.