Bugün "büyük duruşma" var. Düşünen, araştıran, yazan, aydınlatan insanlar muhakeme ediliyorlar. Neden? Sadece ve sadece "muhalif" görüldükleri için.
Gazetecinin, "muhalif" olmasına ve gazeteciye muhalif olunmasına da karşıyım. Bir gazeteci, adaletsizliğe, haksızlığa karşı yazar. Gazeteciliğin ilk şartı haberciliktir ve haberi doğru kaynaktan edinmektir.
Gazeteci adaletsizliği, haksızlığı ortaya çıkaracaktır. Yoksa o gazeteci değildir; birilerinin yanaşmasıdır.
Gazeteci, eğer doğru haber veriyor, habere göre yorum getiriyorsa ve bu hâl birilerini rahatsız ediyorsa, o birileri önce dönüp kendilerine bakmalıdır.
R. T. Erdoğan adlî yılın açılışında epey teorik bilgiler verdi, yorumlar getirdi. Başında "adalet" dedi, sonunda "adalet" dedi. Yerinde. İtirazımız yok:
"Adalet mülkün temelidir. Hazret-i Ömer'e atfedilen bu söz, devletin orduyla değil, parayla değil, petrolle, doğal gazla değil, sanayiyle, ticaretle değil, adaletle yaşadığını belirtiyor. Çünkü adaleti tam manasıyla tesis ettiğinizde, diğer her şey zaten kendiliğinden gelişecek, yaşayacak, ülkeyi ve toplumu kuşatacaktır. Tarihin her döneminde adaletin üzerinde en çok durulan ve tartışılan kavram olmasının sebebi de budur."