Ahmet Davutoğlu'nun Saray Mukîmi'ne karşı sarf ettiği sözleri, bir başkası, kıyısından köşesinden tivitleseydi, hemen soruşturulur, sabaha karşı evi basılır, bilgisayarına, telefonuna, varsa kasetlerine ve hatta varsa eski zaman plaklarına ve hatta kitaplarına el konulur, kendisi emniyete çekilir...
Savcılıktan usulen dört günlük gözaltı süresi
alınır, savcı suçsuz olduğunu bile bile, "Üzerimde kalmasın; HSK
hakkımda inceleme başlatır, hâkimler karar versin." der ve
mahkemeye gönderir; hâkimler de, akılları HSK'da, "Ne yapsak acaba?
Tutuklasak da mı muhakeme etsek, tutuklamasak da mı muhakeme
etsek..." tereddüdü geçirir, HSK'da eski sınıf arkadaşı bir hâkim
varsa, "Tutuklasam vicdanım el vermiyor, tutuklamasam, başıma bir
iş gelir endişesi taşıyorum... Sen oradaki vaziyeti bir yokla. Ne
yapsam? Adam demokratik hakkını kullanmış, tenkidî bir şeyler
yazmış. Vicdanım tutuklamaya el vermiyor." dese; HSK'daki arkadaşı
"Bilmiyorum ne yapsan..." tereddüdü geçirse, hâkim bu tereddütten
tutuklaması gerektiği neticesini çıkarır ve vicdanı sızlaya sızlaya
adamı içeri atar.