Recep T. Erdoğan, zaman zaman öyle sözler eder ki, niye ettiğini tartışır dururuz. Şimdi Bülent Ecevit dilinde... Bir ara, "Siyasî İslâmcılar"ın ezeli takıntısı "Lozan Antlaşması"nı, "başarısız" göstermek için diline dolamıştı. İçlerinde derin bir yarıdır Lozan... Kazısanız söküp atamazsınız. (Kazısanız atamayacağız bir başka yara da "Atatürk"tür. "Padişah mı, Atatürk mü?" tercihinde gönülleri daima "padişah"a yatar. Asıl İslâmcıların "padişah" ve "padişahlığı" sorgulamaları gerekir. Bir de "Türk" takıntıları vardır. "Türk" deyince irkiliverirler ama sosyolojik gerçeklerden de kaçamadıkları için, arada bir "Türk milleti" deyiverler. "Türk" takıntılarının hiç silinmeyeceğini Hilâl Kaplan nam hanıma itibar etmelerinden anlıyorsunuz. Bu hanım, üstelik HDP'in eş başı Selahattin'i referans göstererek "Türk bayrağı" adının değişmesini, "devlet bayrağı" olmasını istemişti. Girin dinleyin isterseniz! Her seferinde bunu hatırlatacağım!)Ah!... Şartları, konjonktürü, tarihin akışını bir hesap edebilseler... Sebep-sonuç ilişkisi üzerinde biraz kafa yorabileler...Söz sözü açıyor... Müftülerin nikâh kıyması için ısrarları... Şimdi insanlar müftülere gidenler ve gitmeyenler