Bir yazı okudum... "Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası, manidar şekilde ezan desibelinin alabildiğine yükseltildiğine ilişkin muhtelif tespitler, üstelik beş vakit namazını kılan mütedeyyin çevrelerden, eş, dost, hısım akrabadan geliyor. / Acaba bir zafer tiradı nev'inden ve Allah için değil de "Reis" için mi okunuyor "Ezan-ı Muhammedi", ne dersiniz?!" (Tayfun Atay, "Diyanet, sayende gidiyor din elden, dikkat et!", Cumhuriyet, 1 Ağustos 2018).
Ezanın "Reis" için okunup okunmadığını bilmiyorum. Olabilir de. "Ezan desibelinin alabildiğine yükseltildiği" kesin.
Hâlbuki Diyanet'in geçen yıl aldığı kararı var: "-Cami içi ve dışında kullanılan ses cihazlarının desibel ölçümleri yaptırılarak ezanın 80 desibeli aşmamasına özen gösterilmeli. /-Birbirine yakın camilerin ezan seslerinin karışması ezanı dinlenemez hâle getirmektedir. Mahalle düzeyinde lokal merkezler oluşturulabilir."
Yaşanmış bir hâdise... Benim de, senin de, onun da hikâyesi olabilir.
Bir ilçe... Kişi o sıra ziyaret için aile büyüklerinin evinde. Evleri üçüncü katta ve karşısındaki apartmanın zemin katında DİB'e bağlı mescit bulunuyor. Aradaki mesafe 15 metre ya var ya yok. Bir ezan okunuyor; ezan değil, beyin burgusu! Ses alabildiğine açık.
Kişi, müftüye gidiyor. Müftü izinliymiş. Bir odada iki kişi oturuyor. "Biz ilgilenelim." diyorlar. Kişi: "Bu ezan sesinin kısılması lâzım." diyor, "Madenî ses bütün mahalleyi ayağa kaldırıyor."