"Cemaat"le mücadele "zâlim"le mücadeledir ve aynı zamanda şirk koşanlarla da mücadeledir. Ama "zalim"le, "mazlum" nasıl ayrılacak?
Kur'ân-ı Kerîm'de buyruluyor:
"Ve katilûhum hattâ lâ tekûne fitnetun ve yekûned dînu lillâh, fe inintehev fe-lâ udvâne illâ alâ'z -zâlimîn." (Bakara, 2/193) ("Fitne kalmayıncaya ve din (yalnız) Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse artık düşmanlık yalnız zalimlere karşıdır.")
Şu an fitnecilerle mücadele bütün hızıyla sürüyor. Kıyı bucak "Fethullahçı" aranıyor. Bütün telefonlar, ankesörlüye kadar didik didik ediliyor. Birine ankesörlü telefon çaldırılıp kapansa bile peşine düşülüyor.
Nasıl teşkilâtlanmışlar da devlet uyanmamış. Havsalamız almıyor, diyeceğim ama bile bile göz yumdular.
Bile bile "göz yummak" çok kişinin canını yakıyor. Hükûmet edenler övgüde sınır tanımamışlardı. Herkesi Cemaat'in müesseselerine teşvik etmişlerdi. Onların nazarında "Baş Fitneci", en müttekî, en âlim insandı. Partilerinden milletvekili kadınlar, Okyanus Ötesi'ne sarayında ziyaretine gittiklerinde, Humeynî'nin yanına girer gibi, başlarına şal atıp öyle girmişlerdi. (Tahran'da gittim gördüm. Humeyni'nin yaşadığı ev çok mütevazı. Basit bir öğrenci evi gibi. Evin hemen önündeki cami de, öyle saltanat camisi değil. Basit yapılı mahalle camisi.) "Baş fitneci" de saltanat sürüyor, onunla mücadele ettiklerini söyleyenler de...