Dünkü mektubun devamını vermeden önce şu "tespitler"e göz atalım. "Tespitler" Ak Parti'ye çok hizmeti olmuş ve hâlen olan bir "yarı yandaş"ın:
"FETÖ ile mücadelede kantarın topuzunun kaçırıldığı, at izinin it izine karıştırıldığı, kuruyla beraber yaşın da yakıldığı herkesçe malum. / KHK'nın kötüye (de) kullanılan bir enstrüman olduğu muhakkak. / İktidara yan gözle bakmanın adlî yahut malî riskleri ortada. / Bu süreçte binlerce mazlumun 'âh'ının alındığı şüphesiz. / AK Parti'de şura ilkesinin yerlerde süründüğü, liderin tasarruflarının sorgulanamadığı da aşikâr." (Hakan Albayrak, Karar, 3 Kasım 2018).
Keşke diyorum, bütün yandaşlar, yarı yandaşlar Hakan gibi, gördüklerini yazabilseler, "Müslüman" oldukların hatırlasalar!
Yukarıdaki satırların ışığında müşahhas bir örnek olarak mektubun devamını okuyalım. Mektup, kendi de hanımı da akademisyen hekim olan, işinden atılmış bir kişiden geldi:
"Elli yaşında OSYM'nin yaptığı iş yeri hekimliği sınavına girip derece yaparak başarılı olmama rağmen sertifikam Çalışma Bakanlığı tarafından onaylanmıyor, bir KHK maddesi bahanesiyle bekletiliyor. Bu yüzden özel sektörde iş yeri hekimliği de yapamıyorum. Son bir kaç aydır özel bir hastanede çalışmaya başladım. Şimdi de bu yasa tasarısı ile tekrar açlığa mahkûm edilmek mi isteniyoruz? Bu durumda olan binlerce hekimin olduğunu zannediyorum.
Ülkemizin geleceği olan çoluk çocuğumuzla birlikte 'ağaç kabuğu yemeğe' başladığımızda birilerinin yüreği mi ferahlayacak! Hiç kimse layusel değildir. FETÖ gerçeğinden herkesin çıkaracağı bir ders vardır. Önemli olan yapılan hataları kavrayıp geleceği hep birlikte güvenle inşa edebilmektir. Hatasında ısrar edenler istisna ancak FETÖ ihanetini anlayan bir hekim (ya da insan) bu ülke için bir değerdir. Geçmişin intikamını 'bi daha, bi daha, bi daha...' almak hırsıyla davranmak yerine geleceğin inşasında nasıl faydalanılır projesini üretmek bu güzelim ülke için daha hayırlı olmaz mı? Birileri sinsice AK Parti ve ülkemizin altını oymaya devam ediyor.