Dikkat ettiniz mi? "Fethullahçıydı" denmesinden korkanlar, "Yukarı"ya ubûdiyet ön saftalar. Hakikati ifade edip etmediklerini düşünmeden konuşurlar, yazarlar. Hiçbir insanî değere de sahip değiller. "Muktedir" de bu tipleri kullanmakta mahir.
Ayasofya'daki değişiklik kimilerinin içindeki tortuları ortaya döktü.
DİB Başkanı Ali Bey'in Ayasofya'nın müze dönemini "Fetret" diye adlandırmasının çok ama çok derin manası vardır. "Dinler arası diyalog" meselesine kafa yormuş, Müslümanlıktan çok Hristiyanlığı araştırmış DİB Başkanı'nın, "fetret"i bir "ara boşluk" manasında kullanacağını düşünmüyorum.
DİB Başkanı, muhtemelen "Yukarı"nn buyruğuyla Müslüman ülkelerin devlet başkanlarına mektup yazıyor, "fetret"ten bahsediyor:
"Öncelikle her Müslüman gibi ben de bu değişiklikten duyduğum coşkun heyecanı ve mutluluğu sizinle paylaşmak istiyorum. Hamdolsun bugün Ayasofya'nın fetreti sona ermiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın dirayetiyle artık Allah'a secde edilecek bir mekâna dönüştürülmüştür. İnşallah Ayasofya'nın dirilişi, Mescid-i Aksa'nın da hürriyete kavuşmasının habercisi olacaktır. Onun bu dirilişi, inşallah, mazlum ve mahzun müminler için geleceğe dair bir ümit kaynağı; adalet, merhamet ve ahlâk temelinde yükselen medeniyetimizin yeniden yükselişinin de ilk işareti olacaktır."
"Fetret" tabiri, mektuptaki coşkuya ("uçuşa" mı deseydim!) bakılırsa "Cumhuriyet" ve "Kurucusu" ile hesaplaşma akla geliyor.