Hulusi Akar Genelkurmay Başkanı... Şu anda Türkiye’de iç ve dış savaşı yönetiyor...
Bir gün Ankara’da, bir gün Güneydoğu’da, bir gün bir bakıyorsunuz Suriye’de...
NATO’nun ikinci büyük ordusunu yönetiyor.
Bir komutanın sevkülceyş (strateji) kabiliyetinin yüksek olması gerekiyor. Onun için ordu içinde yükselebilmek için bir: Cesaret, iki yönetim kabiliyeti gerekiyor.
Dikkat ederseniz, Genelkurmay’ın Harp Okullarının yayınları, birçok kitabı liderlik ve strateji üzerinedir.
Biz halk olarak siyasetin içine, maalesef diyeceğim, fazlasıyla sokulduğu için, ordumuzun, 15 Temmuz ve akabindeki menfur hâdiseleri, bir tarafa bırakarak söylersek, komutanların adlarını sayın deseler, bir genelkurmay başkanı söyleyebiliriz, diğerlerini pek bilmeyiz. Dışarıda ise, Türkiye öyle görünmüyor.
Bir tarihte Yunanistan’da, 1924 mübadelesiyle göçürtülen, Karaman Rumlarını (Türklerini de diyebiliriz. Rumca bilmezlerdi. Ortodoks oldukları için Rum diye adlandırılmışlardır.) araştırıyordum. Bizi ağırlayan iki arkadaş, Larisa (eski adı Yenişehir) yakınlarında, Mateora manastırlarına götürüyorlardı. Konuşuyoruz... Bizde çok kişinin bilmeyeceği genelkurmay başkanının adını bana hatırlattı ve korkusunu ifade eden bir cümle kullandı. Aynı zamanda yüzünün aldığı şekli bir görmeliydiniz. Ordunun gücü, dışarıdan farklı idrak edilebiliyor.
Güçlü devlet için güçlü ordu gerekir.
Güçlü devletle, güçlü orduda, siyasîlerin rolü olsa dahi, strateji ve disiplin için komutanın dirayeti, siyasîlerin önüne geçiyor.
Meş’um hâdiselerden sonra, Ordumuzun toparlanması o kadar kolay değildi. Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar, dışarıdan anlayabildiğimiz, hissedebildiğimiz kadarıyla, ordunun dağılır gibi görünen örgüsünü hemen derlemiş, toplamış ve aslî vazifesine döndürmüştür.
Güneydoğu’da bölücülere, Irak’ta, Suriye’de, sınırımızı değiştirmek isteyenlere karşı verilen amansız savaşta, Allah’a çok şükür, zafiyet meydana gelmemiştir.