İslâm dininin mekteplerde nasıl öğretileceğini tartışıp duruyoruz. Madem İslâm ülkesiyiz... Dinimizi bütün ayrıntılarıyla bilmeliyiz. Sonra unutmak isteyen unutsun, bilmek istemeyen üstünü örtsün, inkâr etmek isteyen inkâr etsin; hesabı bize değil Allah'a vereceklerdir. Ama halkımızın dinî bilgisi eksik bırakılamaz. Bütün mekteplerde din eşit öğretilmelidir. Kiminde fazla, kiminde az olmaz. Zamanında yabancıların kurduğu mekteplerde de aynı...
İddialı konuşuyorum... Dini öğretmek için birinci şart imam hatipleri toptan kapatıp yeniden şekillendirmeliyiz. Böyle sokak aralarına dinî mektepler açılamaz. Kimse da bu mekteplere gidecek diye zorlanamaz.
Ziya Gökalp'tan, önce "Din neden öğretilmelidir?" sorusunun cevabını alacağız, sonra hal yolunun cevabını:
Ziya Gökalp, İttihat ve Terakkî'nin 1916 kongresinde, dinî meselelere dair uzun bir tebliğ okumuştur. Bunlar daha sonra parça parça imzalı-imzasız yayınlanmıştır. (Yakında bir kitapta açıklayacağım.) Bir yerinde, subaylardan aldığı bilgileri aktarırken şöyle der:
"Köylü neferlerin ekserisi Peygamber'inin ismini bilmediği gibi, hangi mezhebe mensup olduğundan bihaber bulunuyor. Bu dinî cehalet, yalnız köylere de münhasır değildir, şehirlerde de fukara mahallelerinde hizmetçi, hamal makulesi kimselerde aynı bilgisizliği görürsünüz. Esası ilim olan, bir dinin efradında amik bir cehalet-i diniyenin hükümran bulunması nasıl tecvîz edilebilir? Yetiştirilmesine itina edilmeyen uzuvlardan biri de ulûm-i diniye muallimleridir."
Benzer sözleri, Şevket Süreyya Aydemir'in "Suyu Arayan Adam"ında da okuruz. Şevket Süreyya, Birinci Dünya Savaşı'nda yedek subaydır. Erlerin dinî cehaletini anlatır.