Kabul edelim; din ve siyaset iç içe... Bunda en çok zarar görenler ise dindarlar. Kur'ân'ı koruyan Hak Teâlâ'dır. "Şüphesiz o Zikr'i (Kur'ân'ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz.)" (Hicr, 15/9). Dolayısıyla İslâm zarar görmez. Ama insanlar İslâmdan uzaklaşırlar. En "İslâmcı" iktidarda, insanlar, dine daha yakın olacakken, neden uzaklar veya "din" deyince neden şöyle bir durup düşünüyorlar?
Maalesef, İslâmcılarımızın din anlayışı, insanın insana köleliği... Burada sıklıkla "Cahiliye" dönemini hatırlatmam boşuna değil; "Cahiliye"yi canlandırmak istiyorlar.
Hz. Peygamber putları kırdı, aşiretçiliği kaldırdı, kardeşliği ikame etti. Bizimkiler ne yapıyorlar? Taşı yontup tapmıyorlar ama daha beterini yapıyorlar: "İnsan"ı putlaştırıyorlar!
Din kimsenin tekelinde değildir. Siyaset dine karıştığı an camiler ayrılır, saflar ayrılır, aileler parçalanır... İslâmda tek hedef vardır: Allah'ın rızasını kazanmak. "Rıza"nın manası çok derindir.
Görüyoruz ki, kimileri Allah'ın rızasını değil, tarikat şeyhlerinin, cemaat şeflerinin, parti reislerinin rızasını kazanmak için Allah'a dua ediyorlar.
Eski bakanlardan Ak Partili Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz'ın, "Belediye başkan adayı Hilmi Bilgin'e vereceğiniz destek, kıyamet günü beraat belgelerinizden biri olacak" sözü, bir Müslüman olarak beni çok üzdü.