Bir kesim "Türk edebiyatı" değil; "Türkçe Edebiyat" denmesi gerektiğini iddia ediyor.
Önce iddia edenlerin fikrî kimliğine bakmak gerekir. Bütünden kopmak, etnik temele dayanmak isteyen bir grup "Türkçe edebiyat" demede ısrarlı. Bunlara destek verenler de eskinin Marxist, şimdinin sol neo liberal grubu.
Türkçe, şive ve lehçe farklarıyla Balkanların derinliklerinden Asya'nın öbür ucuna, kuzeyde Urallara kadar konuşuluyor.
Dün Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun'un "Türkçülük Yazıları" ve "Türklük Bilimi Yazıları" kitaplarını hatırlattım. A. B. Ercilasun "Türklük Bilimi Yazıları"nda, "Türk" ve "Türkçe" meselesini ayrıntılı ele alıyor. Bu ayrıntılara geleceğim. Önce dünyada, Türkçe gibi kıtalar arası konuşulan dillerin edebiyatının nasıl adlandırıldığına bakacağız.
İlkin ana dili Arapça olan ve bir Arap ülkesinde yetişen Yalova Ünv. Arap Dili ve Edebiyatı öğretim görevlisi Dr. Şamil Şahin'in açıklaması:
"Edebü'l-Arabî: İsim tamlaması olarak doğru kullanım olup sadece edebiyatla ilgili demektir. Meşhur ve doğru kullanımı böyledir.