Yaşadıklarından yola çıkarak çarpıcı bir örnek verir. Yıl 1940. Almanlar Hollanda'yı işgal eder:
"O sabah memleketim olan Vlissingen'de (Flushing) hepimiz, Lutvvaffe'nin Stkas adı verilen bombardıman uçaklarının ürpertici ve kulak parçalayıcı gürültüsüyle erkenden uyandık. Pazar sabahı, şiddetli hava akınlarından sonra, annem ve babam maruz kaldığımız vaziyeti tartışmaya başladılar ve neticede Flushing'de kalmanın çok tehlikeli olduğu sonucuna vardılar. Fakat ne yapabilirdik? (...) Annem, babam, 5 ve 13 yaşındaki kız kardeşlerim ve o zaman dokuz yaşında olan benden ibaret olan beş kişilik ailemiz komşu köye doğru yürümeye başladık. Öğleden sonra, diğer sığınmacılarla birlikte köye ulaştık. Köyün yerel ahalisi evlerinin önüne çıkarak bize bakıyorlardı. Babam köyün yerlisi pek çok kadın gibi geleneksel Kalvinist elbiseleri giymiş bir köylü kadına yaklaştı ve geceyi evlerinde geçirip geçiremeyeceğimizi sordu.