Bülent Arınç'ın "KHK'lar faciadır" sözü gündemden düşmüyor.
Dün yazdık. R. T. Erdoğan da tartışmaya müdahil oldu. Bülent Arınç'ın sözlerini esefle karşıladığını söyledi. B. Arınç, yeni kurulacak partilere kaçmasın diye, Yüksek İstişare Kurulu (YİK) üyesi yapılan bir isim. Son YİK toplantısında, herhâlde, susması istenmiştir.
Şunu diyeceğim... Eğer 17/25 Aralık kumpasları olmasaydı, -ki bu kumpaslar doğrudan R. T. Erdoğan ve çevresini hedef almıştı- ve sadece darbeye teşebbüs edilmiş olsaydı, acaba, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile, suçlu suçsuz ayırt edilmeden bu kadar insana "zulüm" edilir miydi? Biraz intikam kokmuyor mu?
Bölücü/Yıkıcı Cemaat'e, (Evet, aynen öyle diyorum... Cemaatler ve tarikatlar, Müslümanları bölen uzuvlardır. Bana bir tarikat gösterin, bir cemaat gösterin ki, bir diğer tarikata, bir diğer cemaate -en hafif ifadeyle- burun kıvırmasın!) kapı açan, imkân sunan kendileri... Birbirlerine düşmanlık başlayınca, suçlu suçsuz ayır etmeden, işleme tâbi tutan da kendileri. Benzetme biraz ağır olacak ama, yaptıkları, ABD'nin ve Rusya'nın Suriye'de teröristleri tepelemek isterken, bütün halkı bombalamalarına benziyor.
Mâide Suresi'nin 8. Ayetini yine hatırlatacağım:
"Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin. Adaletli olun..."