Ak Parti cenahı (=Saray), Türkiye'de kendilerine oy vermeyeceklerini düşündüklerini hasım görmeyi tercih ettiler.
Hâlbuki politika, düşman kazanma sanatı değil, düşmanı kazanma sanatıdır.
Belki akıllarına gelmemiştir. Hatırlatayım: Seçim kaybetmek bir bakıma onları mutlu etmelidir. "Şimdiye kadar açları doyurup(!) seçim kazanıyorduk. Demek ki, insanlar, seçim vakti geldiğinde, bizim evlerine kadar taşıdığımız bir torba kömüre, bir paket pirince, nohuda, çaya ihtiyaç duymamaya başladılar. Varlık getirdik. Bize oy vermekten vazgeçtiler!" Uçuk bir yorum biliyorum; ama hakikat payı olduğunu da akıldan ırak tutmayalım! İktidar, şimdi ne diyecek? "Madem açları doyurmuşuz, o zaman daha ötesini verelim ki, bize muhtaç olsunlar, oyu mecburen bize kullansınlar!"(Benim aklımda ne verecekleri var ama söylemem! Fikrimi çalmasınlar!)
"Yandaş" kalemler açık açık "31 Mart darbesi" diye yazabiliyorlar, "hasım"dan bahsedebiliyorlar.
Ak Parti'nin kurucular ekibinden eski Kültür ve eski Millî Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik'in, kendi sitesinde, 18 Nisan 2016 günü çıkan yazısı, "düşmanlaştırmaya" dair.
Hüseyin Çelik yazısının girişinde "Sayın Cumhurbaşkanımız, İİT'nin İstanbul toplantısında yaptığı konuşmada 'Dostları çoğaltmak, düşmanları azaltmak zorundayız...' dedi." diye yazdıktan sonra R. T. Erdoğan'ın bu sözlerini açıyor: