"Andımız"da sözü getirip "din"e bağlamak istiyorlar. Çok tehlikeli.
M. Kemal Atatürk'ün "din" hakkındaki düşüncelerini vereceğimi belirtmiştim.
Dün verdiğim sözlerinin son cümlesini hatırlayalım: "Ve sizler gibi münevver, azimli, imanlı gençler sayesinde bu halâsa vâsıl olacağımıza emin olabiliriz."
M. Kemal yukarıdaki cümlede "imanlı" sözünü ne maksatla kullandığını aşağıda açıyor:
"Her şeyden evvel şunu en iptidaî [basit] bir hakikat-i diniye [dinin hakikati] olarak bilelim ki, bizim dinimizde bir sınıf-ı mahsus [özel sınıf] yoktur. Ruhbaniyeti reddeden bu din, inhisarı kabul etmez. Meselâ ulema; behemehal tenvîr [aydınlatma] vazifesi ulemaya ait olmadıktan başka, dinimiz de bunu kat'iyetle men eder. O halde biz diyemeyiz ki, bizde bir sınıf-ı mahsus vardır. Diğerleri dinen tenvîr hakkından mahrumdur. Böyle telâkkî edersek kabahat bizde, bizim cehlimizdedir. Hoca olmak için, yani hakayık-ı diniyeyi [dinî hakikatleri] halka telkin etmek için, mutlaka kisve-i ilmiye [ilim kisvesi] şart değildir. Bizim ulvî dinimiz, her müslim ve müslimeyi [erkek ve kadın Müslümanı] amme taharrîsini [umumî araştırmayı] farz kılıyor ve her müslim ve müslime ümmeti tenvîr ile mükelleftir.
Bir fikri daha tashih etmek isterim. Milletimizin içinde hakikî ulema, ulemamız içinde milletimizin bihakkın iftihar edebileceği âlimlerimiz vardır. Fakat bunlara mukabil kisve-i ilmiye altında hakikat-i ilimden uzak, lüzumu kadar taallüm edememiş [öğrenememiş], tarîk-i ilimde [ilim yolunda] lâyıkı kadar ilerleyememiş hoca kıyafetli cahiller de vardır. Bunların ikisini birbirine karıştırmamalıyız.