Baştan sona maçı seyrettim. Önce, bizimkiler, en az beş gol yerler, dedim. Oyuna başladıklarında, atak üstüne atağa geçtiler. "Hayır, fazla gol yemeyiz." dedim. Çocuklar Fransız kalesini ablukaya alınca, gol yeme iddiamdan vazgeçtim, "Dur bakılım ne olacak?!" demeye başladım. İlk gol atılınca umudum arttı. "Arkası gelebilir." dedim. Ve geldi. Çok geçmeden bir gol daha attık. Yenilgiler o kadar çok işlemiş ki içimize, başarılı olabileceğimizi düşünemiyoruz artık. Beni aldı mı bir gaile... Ya çocuklar yorulurlar, yavaşlamaya, dikkatleri dağılmaya başlarsa? İkinci devre Fransızlar, hızlı girmek isteseler de, bizimkiler, her hamlelerinde önlerini kestiler. Ve 90+4'ün ardından 2-0 galibiz.
Teknik anlatmayı bilmiyorum. Bir eksikliğim varsa hoş görün.
Spikerimizin söylediğine göre, 38 ülke bizi canlı seyretti. (Dikkat: "İzledi" aldı yürüdü. Televizyon izlenmez, seyredilir! "İz", "izleme", "izlenme", "iz sürme" seyredilen bir şey için kullanılmaz.)
Öteden beri aklımda... Antrenörler maça çıkınca neden takım elbise giyerler, kravat takarlar?