İsterdim ki, Suriye'de, PKK/PYD'nin hâkimiyet kurdurduğu/kurdurulduğu bölgelerin, PKK/PYD dışı unsurları, kendi toprakları için gerekeni yapsınlar... Diplomatik yol veya silahlı yol.
Öyle görünüyor ki, topraklarından edilenler, yine Türkiye'ye bel bağladılar. Onların gözünde Türkiye büyük, güçlü. Ne de olsa Osmanlı bakiyesi. Ama hatırlatırım, Suriye de Osmanlı bakiyesi, Irak da... İran hariç hemen bütün Ortadoğu. İran, daha öncesi büyük oranda Selçuklu bakiyesidir. Tahran'dan yukarısı, hâlen, silme Türk, biliyorsunuz.
İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun'un, Washington Post'ta Türkiye'nin Suriye'ye sınır ötesi harekâtının zaruretini anlatan makalesini son derece önemsiyorum. Biz dünya kamuoyunu bilgilendirmemiz gerekir. İster gazetecileri satın alarak, ister sık sık kapılarını çalarak, ister dostluk kurarak... Mutlaka tezlerimizi anlatmalıyız.
İmralı'da, A. Öcalan'ın duruşmalarını takip ettiğim sırada, 1 Haziran 1999'da yayınlanan bir yazımdan İtalya'da ve Arnavutluk'ta karşılaştığım iki hâdiseyi nakledeceğim:
"İtalyan parlamentosunda ikinci büyük partinin grup başkanıyla konuşurken gerçek bütün çıplaklığı ile ortaya çıktı... İtalyan politikacı: 'Hani sizin teziniz? Bana her gün PKK'dan açıklama geliyor, faks geliyor.' diyordu. 'PKK nedir? Ne yapmak istiyor?' diye bir kâğıt parçasını kimseye göndermemişiz.
Bırakınız İtalya'yı... Kosova meselesinin alevlendiği, Müslümanların yurtlarından sürülmeye başlandığı yakın zamanda Arnavutluk'a olayları takip etmeye gittim... Tiran'da, bir Arnavut gazeteci kızla Kosova'nın durumu üzerine konuşuyoruz... Gazeteci kız, Kosova şablonunu getirip Güneydoğumuzun üzerine örtüverdi!