Mustafa Kemal, Nutuk'ta, "2 Kürdistan" ara başlığı açar ve o bölgenin Sevr'deki ve diğer görüşmelerdeki (Londra, 12 Mart 1921; Ankara İtilâfı, 22 Mart 1922), durumunu ve Lozan'da ne yapıldığını anlatır:
"Sevr'de: Fırat'ın şarkında ve Ermenistan, Irak ve Suriye arasında kalan mıntıka için Düvel-i İtilâfiye murahhaslarından mürekkeb bir komisyon mahallî muhtariyeti ihzâr edecektir.
Muâhedenin akdinden bir sene sonra işbu havalinin Kürt ahalisi Cemiyet-i Akvâm Meclisi'ne müracaatla Kürtlerin ekseriyetinin Türkiye'den müstakil olmayı istediğini ispat ederse ve meclis bunu kabul ederse Türkiye bu havalideki her türlü hukukundan sarf-ı nazar edecektir. (...)
Lozan'da: Bittabi mevzubahis ettirilmemiştir." (Nutuk, 1927 baskısı, s. 536).
M. Kemal: "Bu proje [Sevr], hiçbir müzakerenin mahsûlü olmayıp Düvel-i İtilâfiye tarafından Yunan Başvekili Mösyö Venizelos'un da iştirakiyle tanzim ve Vahîdeddin'in hükûmeti tarafından 10 Ağustos [1]920'de imza edilmiştir." der. (Nutuk, 532).
"Sevr'de" ve "Lozan'da" açıklamaları üzerinde duralım.
Batı ülkeleri Mustafa Kemal'in karşısında direnebilselerdi, hiç şüpheniz olmasın, Sevr'i sonuna kadar savunur ve tatbikine kesinkes geçerlerdi.
Sevr'deki görüşmelerle, Oslo'da, bir başka ülkenin nezaretinde PKK ile görüşme arasında bir fark yoktur. Size hemen tedaî edecek bir ifadeyle söylüyorum: Bu kadar açık ve net!
Eski MİT Müsteşarı, Oslo'nun mimarlarından Emre Taner, önceki gün TBMM'de, darbe komisyonunda, Oslo'da, bir başka devletin nezaretinde PKK'yla masaya oturup yarenlik etmelerinden, arada ciddî bir iki şey konuşmalarından da bahsetmiş ve "Oslo ihanet değildi. Biz Oslo sürecine yabancılar Kürt meselesini oyuncak yapmasın diye girdik." demiştir.
"Kürt meselesi" diye başladığın an kaybediyorsun. Yabancılar oldum olası işin içinde zaten. PKK ile müzakereye oturduğun an, Batılılarla da masaya oturmuş oluyorsun!
Çok kanlı mücadele sürüyor. Yedi düvel karşımızda. Başlangıçta, "çözüm/çözülme" teslimiyetine gidilmeseydi, Türkiye bu hâle gelmeyecekti. Önümüzü göremiyoruz ve ileride bu günler için bile "İyi günlerimiz!" diyeceğimiz endişesi taşıyoruz.
Ve... "Çözüm/Çözülme"nin Fethullahçıların devleti ele geçirmesine zemin hazırladığını hiç aklınıza getirdiniz mi?