Her ülkenin devlet düzeni kendisine göre... Neye layıksanız ona göre idare edilirsiniz, düsturu hep aklımdadır. Onun için kendi ülkemde idareye tenkitte bile temkinliyim. Ezelî muhalifim... Muhalif olmam, illa idareyi tenkit edeceğim anlamına gelmez. Muhalifliğimiz, bir ikaz mahiyetindedir. İdarecilerin yaptıkları bir işte hayır varsa alkışlarız, şer varsa en şedit tavrımızı koymaktan da hazer etmeyiz.
Bizde bir illettir; başka ülkelere nizam vermeye kalkışmak. Her ülkenin kendi insanı vardır, düşünen kafası vardır, gören gözü vardır...
Mısır'da kimse ihtilâl olmasını istemez. Ama oldu. Biz neden bu kadar feveran ediyoruz? Neden kendi meselemiz hâline getiriyoruz?
Biz başkasının meselelerimize burunlarını sokmalarına nasıl razı değilsek, başkaları da kendilerinin meselelerine dâhil olmamızı asla istemezler.
Kur'ân'ı, onu bunu "peygamber" mesabesinde görmeden şeyhsiz, soytarısız, cübbesiz, sarıksız anlayabilirsek yolumuzu çok sağlam belirleriz.
Buyruluyor: "Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur." (Rad, 13/11)
"Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde, o ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış elebaşılarına (iyilikleri) emrederiz; buna rağmen onlar orada kötülük işlerler. Böylece o ülke, helâke müstahak olur; biz de orayı darmadağın ederiz." (İsrâ, 17/16)
"Zalimlerin bir kısmını diğer kısmının başına musallat ederiz." (En'am, 6/129).
R. T. Erdoğan, geçen hafta, Pakistan'a Fethullahçılar meselesini halletmeye gitti. Hazır o taraflara yolum düşmüşken, Özbekistan'a uğrayayım, İslam Kerimov için başsağlığı dileyeyim, dedi... İyi de etti. Türk ülkeleri gözden çıkarılmamalı... En son bildiğim, önce, Dışişleri Bakanı iken, 2014'te, Ahmet Davutoğlu gitti, sonra Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, Kerimov'un cenaze törenine katıldı.