Boğaziçi Üniversitesi'nde yeni rektöre karşı belli kesimlerin protestolarının Gezi Olayları'nı andıracak gelişmelere yol açacağını gören R. T. Erdoğan devreye girme ihtiyacı duydu.
İki tarafın da tavrı politiktir. Saray, Türkiye'de sadece ve sadece kendilerinin yaşama ve yönetme hakkı olduğu hesabı içinde. Yanlarında yer alanların dışında hiç kimseye tahammülleri yok. Muhalif gördüklerine alabildiğine yükleniyorlar. Yüklendikleri muhaliflerin yalnız olmadıklarını, peşlerinden milyonların gittiğini ve o milyonların da bu vatanın evlâdı olduğunu bile bile akıllarına getirmiyorlar.
Reis, B.Ü.'ye rektör tayininde kanunî hakkını kullandığını söylüyor:
"Rutin bir atamayı üniversitelerimizi karıştırmak için fırsata çevirenleri hep birlikte takip ediyoruz. Terör örgütü iltisaklı kişilerin en ön safta yer aldığı bu tür eylemlerin demokrasiyle hak arayışıyla fikir ve ifade özgürlüğüyle uzaktan yakından ilgisi yoktur."
Döneminde -kasıtlı tavırları diyeyim daha öte bir söz kullanmayayım- ağır tenkit ettiğim ve mahkemeye verildiğim, B.Ü.'nün daha önceki rektörü Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu oylamada yüzde 86 oy aldığı hâlde, tercih edilmedi. Bir başkası rektör yapıldı. Ama o kadar gürültü çıkarılmadı. Bu rektörde neden ortalık karıştı? Bir düşürmek lâzım.
R. T. Erdoğan'ın "terör iltisaklı" sözlerine katılıyorum. Ancak öyle bir yol takip edilmeliydi ki, "terör iltisaklılar"a fırsat verilmemeliydi.