24 Nisan seçimleri Türkiye'de rejimi değiştirecek. Kim nasıl açıklarsa açıklasın böyle... Seçime hevesli blok, önce kendilerini düşünerek seçim kararı aldı. Kabul etmeliler ki, meseleleri memleket meselesi değil. Seçim olmasa da baştaydılar. OHAL'i de "FETÖ" sopasıyla istedikleri kadar sürdürebilirler. Bütün yetkiler ellerinde. Üniversitelerden, kamuoyu oluşturan çevrelerden kimse fikrini açıklamıyor; daha doğrusu hiçbir aykırı ses yok. Tabiî öyle bir seçim kanunu hazırladılar ki, neresinden baksanız, kendi lehlerine... Neticeyle istedikleri gibi oynayabilirler.
Şu gerçeğe kendimizi alıştıralım: Hükûmet edenler hiçbir surette iktidarı bırakmaz, bırakamaz. "Yenilgi" defterlerinde yazmaz. Bırakmadıklarında ne olacak? Onu da ben bilmiyorum!
Bu yüzden seçime gitmelerine bir mana veremedim!
"Zinhar seçim olmayacak!" deyip iki saat sonra, "Memleketin selameti için erken seçime gidiyoruz. Memleketin daha daha selameti için de mümkün olduğu kadar erken seçim yapıyoruz!" demeleri yok mu!
Madam seçim yolu açıldı, bu yol üzerinden konuşacağız artık.
Onlar "millet" diyor (Burada kullanılması gereken kelime "halk"), halka çıkıp neyi anlatacaklar? Gerçi, siyasetçilerin bir saatinin saatine uymadığını herkes biliyor. Türkiye'de değil sadece, bütün dünyada böyle...