Arapçadan, Farsçadan... hangi dilden gelirse gelsin, dilimizde yerini bulmuşsa, işlenmişse, yaygın kullanılıyorsa, bu kelime yabancı dilden geldi, atalım, demek mümkün değildir. "İmkân"ı, "mümkün"ü, "muhtemel"i, "ihtimal"i, "cevap"ı,. "hayat"ı... Yüzlerce, binlerce kelimeyi atamazsınız! Attık, atacağız, diye dil bayramı kutlayamazsınız!
İfade kısırlığı da ayrı dert... Dizilere arada bir göz atarım. Birinden diğerine geçin, aynı cümleleri duyarsınız. Beklenmedik bir anda kapıya gelen biri için: "Senin ne işin var!" diyor. "Niye geldin?" de, "Seni beklemiyordum" de, "Zamansız geldin" de... Farklı cümleler kur. Senaryolar o kadar kötü ki...
Köyde yaşayan insana, "öz Türkçe" niyetine "kez" kullandırılıyor. "Defa", "kere" derler. Senaristlerin, arada, "olasılık", "olanak" kelimelerini bile kullandırdıkları oluyor.
Senaryolar fabrikasyon... Zaten konular hemen hemen birbirinin aynı... Oyuncuların giyim tarzları, hayat tarzları farksız; halktan kopuk. Dökülüyor.
Anahtar kelime: "Neden", "Sebep", "naşi", "bundan dolayı", "yüzünden" kelimeleri kaldırılıyor "neden" kullanılıyor.
Geçen gün Millî Eğitim Bakanı konuşuyordu. Kurduğu üç beş cümle... Neredeyse "neden"le başlayıp "neden"le bitirdi. "Budan dolayı", "bunun için", "bu yüzden" de bari… "Sebep" kelimesi cümlelerin ruhuna işlemiştir, Millî Eğitim Bakanı olan bir zatın bunu kavraması lâzım.