Kabul etmek gerekir... Zor dönemden geçiyoruz.Biz, Avrupa Birliği'nin vize engelini ne zaman kaldıracağını tartışırken, ABD tümden kapılarını kapattı.Avrupa'dan da umudumuzu keselim... Strazburg'da, Avrupa Konseyi binasının önündeki araç parkı PKK'ya propaganda yapması için tahsis edildi. Daha önce Brüksel'de de benzer örneklere şahit olmuştuk. "Yedi düvel" üzerimize geliyor.Alttan alsak "Pısıverdiler!" diyorlar. Üstten atsak tutsak, "İşte Türkler böyle! Hemen tehdit ederler!" diyorlar."Reis"in, Sırbistan'da, Cumhurbaşkanı Aleksander Vuçiç'in yanında, ABD'in vize engeline dair konuşurken, ses tonunu, yüz mimiklerini, vücut hareketlerini gözlediniz mi? Ne zaman bu derece öfkelenmişti? Baş düşmanı Fethullahçılara karşı konuşurken sert sözler söylese bile yine öfkesine hâkimdi. Üstelik "misafir" bulunduğu bir ülkede burnundan soluyordu!(Ara not: O ülkenin de ABD'den bağrı yanık! Daha iki ay kadar önce Belgrad'daydım. Birkaç gün ayrıntılı notlar yazdım, okumuşsunuzdur. Uzun bir aradan sonra gitmiştim ve çok şey dinlemiştim. Asıl Vuçiç'in R. T. Erdoğan'la "muhabbeti" beni şaşırttı. Birbirinin zıddı iki kişilik. Vuçiç'ten, bahsetmiştim. Bosna-Hersek'te savaş yeni bitmiş, Kosova diken üzerindeydi. Savaş çıktı çıkacak... Belgrad'da Radikal Parti'nin binasında, Vuçiç'le daha 26 yaşında ateşîn bir gençken görüşmüş, bayağı tartışmıştık. Sorularımı cevaplandırırken ülkeme, insanlarıma yükleniyordu ve ister istemez benim de damarıma basıyordu! Çünkü, Balkanlarda Müslümanlar Türk görülüyor, hâliyle, buralarda yaşayanlar Türkiye'nin uzantısı kabul ediliyordu. Vuçiç o sıra en uçtaki Radikal Parti'nin genel sekreteriydi. Zaman insanı olgunlaştırıyor, yeni ufuklar açıyor. Devlet, ona buna "höt" demekle yönetilemez. Sırpların ABD'den bağırları yanık demiştim. Bütün Bosna Hersek'i alacaklarken onların engellediği inancındaydılar.)ABD ve Avrupa ülkeleri kesin tavırlı... Bir hedefe doğru yürüyorlar.Nutuk'tan, Mutafa Kemal'in sözlerinden bir bölüm aktaracağım. M. Kemal, bir milletin mevcudiyetini temin için "Başarısızlık söz konusu olamaz." diyor: "Efendiler; hatırlarınızda olsa gerektir ki, memleketimizde ve Kafkasya'da tetkikat yapmak üzere Amerika Hükûmeti, General Harboard'un taht-ı riyâsetinde bir heyet gönderilmişti. Bu heyet Sivas'a geldi. 22 Eylül 1335 [22 Eylül 1919] günü General Harboard ile uzun uzadıya mükâlemede bulunduk. Generale, harekât-ı milliyyenin maksat ve gayesi ve teşkilât ve vahdet-i milliyyenin sebeb-i zuhûru, anâsır-ı gayr-i Müslimeye karşı olan hissiyât ve ecnebîlerin memleketimizdeki menfî propagandası ve icrââtı hakkında mufassalan ve müdellelen beyanatta bulundum. Generalin bazı garip suallerine de muhatap kaldım. Meselâ; millet kabil-i tasavvur her türlü teşebbüsât ve fedakârlıkta bulunduktan sonra dahi muvaffak olunmazsa ne yapacaksın? Verdiğim cevapta -hatıramda aldanmıyorsam- demiştim ki; bir millet mevcudiyet ve istiklâlini temin için kabil-i tasavvur olan teşebbüsât ve fedakârlığı yaptıktan sonra muvaffak olur. Ya muvaffak olmazsa demek, o milletin ölmüş olduğuna hükmetmek demektir. Binâenaleyh millet, ber-hayat oldukça ve teşebbüsât-ı fedakârânesine devam eyledikçe adem-i muvaffakıyet mevzubahis olamaz." (Nutuk, 1927, s. 129).Yılmak yok! Karamsarlık yok!