Tarih hükmünü vermiş ve yeni bir dünya kurulmuştur. Böyle olduğu hâlde 18 yıldır ülkeyi yönetenler "Osmanlı" kavramını öne çıkarmış, Millî Mücadele'yi kazanan ve Cumhuriyet'i kuran kadro, hususiyetle "lider" geri plana itilmiş, itilmenin ötesinde "mücrim" görülmeye başlanmıştır.
Her şey bir tarafa M. Kemal'i ima ederek "Firavun" diyen Nuri Pakdil ile "Keşke Yunan galip gelseydi." diyerek Yunan'ı M. Kemal'e tercih eden Kadir Mısıroğlu'na en üst seviyede gösterilen itibar, nereye götürülmek istendiğimizin en bariz işaretleridir.
Kimse çıkıp da "Hayır, öyle değil. Hakkı yenilenlerin hakkı veriliyor." demesin.
Neredeyse Vahîdettin yol açmasaydı, M. Kemal'in Millî Mücadele'ye liderlik eder miydi, demeye getiriyorlar.
Şunu peşin söyleyeyim... Vahîdettin'in vatanseverliğinden zerre kadar şüphe edemeyiz. Ama Kasırdı, basiretsizdi.
"Basiret"i biliyorsunuz; "kasır" yabancı gelmiştir. Vahîdettin'i anlatabilecek en uygun kelime "kasır"dır; "basiret" yedekte kalır. "Kasır" (a uzun okunur.) "kısa ve eksik olmak, sona ulaşamamak; kısaltmak, hapsetmek" manalarına gelir. Eskiler, kısır görüşlüleri tarif için sık kullanmışlardır.