Diyarbakır'da PKK'nın dağa çıkardığı oğullarını, kızlarını isteyen annelerin eylemi bana Ahmet Hikmet'in ta 1910'da, Büyükada Hanımlar Donanma İane Cemiyeti'nin konferansında yaptığı konuşmayı aklıma getirdi. Ahmet Hikmet "Vatan kadındır." der:
"Erkeğin hırsı uğrunda yaktığı, yıktığı memleketleri, astığı, kestiği insanları hemen kadın tamir etmeseydi, evlât yetiştirmeseydi şimdiye kadar dünya ıssız bir sahra hâline girmez miydi?
Vatan! Bu pek sevimli vatan! Pek güzel bir gelinlik kızdır ki, 'terakkî' denilen yâr canına varacak. Onun telâştan dağınık saçlarını düzeltmek, helecandan uçuk benzine renk vermek, uykusuzluktan mahmur gözlerine nur saçmak, o gelini süslemek için yine kadın eli, kadın inceliği, kadın zekâsı ister!
Hanımlar! / Vatan kadındır, kadınlıktır. Gülmeyiniz. Çünkü vatan babamızdır. 'Peder-i vatan' demiyoruz. Vatan anamızdır. 'Mâder-i vatan' diyoruz." (Resimli Kitap, S. 23, C. 4, Ağustos 1910).
Annelerin isyanı 2014'ta başladı. "Çözüm" dedikleri "çözülme" döneminde. Kadınlarımız artık dayanamadılar, gittiler Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi binası önünde çadır kurdular, "Oğlumuzu, kızımızı verin." dediler. PKK'nın diğer siyasî kolu BDP binasını bastılar. Sayıları gittikçe çoğalıyordu ki, PKK, çukurları, hendekleri, "özerklik" nidalarını artırınca, üstüne üstlük bir de Ceylanpınar'da polislerimizi katledince, iş çığırından çıktı ve topyekûn bir muharebenin içine girdik. Muharebe savaşın bir mevzi safhasıdır. Kırk yıldır görünüşte PKK'yla, aslında Türkiye'yi yutmak isteyen emperyal güçlerle muharebe ediyoruz. (Atina'da, Akademia önünde dergi satan bir PKK'lı ile konuşmuştum. O muhaveremizi bir ara vereceğim. Şaşar kalırsınız.)
PKK'ye strateji belirleyen "içeriden" insanlar acaba hiç düşündüler mi? Hadi PKK'ya devlet kurdurduk. Bu devlet nasıl bir şey olacak? Kiminle irtibata geçecek, kim tanıyacak?