İsrail'in kuruluşundan beri bütün savaşlara katılan ve büyük katliamlarda (14 Ekim Kibya köyü, 16 Eylül 1982 Batı Beyrut'ta Sabra ve Şatilla Filistin mülteci kampları katliamları) rol oynayan eski başbakan Ariel Şarıon (1928-2014) 2000 yılının eylülünde El-Mescidü'l-Aksa'ya girmiş ve ikinci intifada (Filistinlilerin ayaklanması. Birinci ayaklanma 1987'den itibaren.) başlamıştı.
Biraz daha beriye gelirsek... 1996'da "Tünel Olayı" var. (El-Aksa'da cuma namazı kılanlara ateş açılmış ve 12 Filistinli ölmüştü. Sonra hâdiselerde toplam 70 kişi öldü.) Tünel, Ağlama Duvarı'na yüzünüzü döndüğünüzde soldan başlıyor, alttan Hz. Ömer Camisi'ne (resimlerde gördüğünüz altın sarısı kubbeli cami. Kubbetü's-Sahra.), aynı avluda, hemen karşısında El-Aksa'ya uzanıyor. (Tünel'e girdim ve gördüm. Vaziyet böyle.)
Filistin'de Osmanlı'dan sonra hep kan döküldü.
Farklı dinlerin, farklı milletlerin bir arada yaşamaları, insanlık için bir nimet... Ama ne yaparsan yap bir arada yaşanmıyor. Osmanlı'nın çok güçlü olduğu, koruyucu ve caydırıcı kanatlarını fethettiği bütün sahalara gerdiği devirlerde, dışarıdan bir el uzanmadığı müddetçe, çok karmaşık milletler ve etnisiteler bir arada yaşıyorlardı ve ister istemez yaşıyorlardı. Osmanlı sahalarında cevelan eden Batılı seyyahların gözlediklerini okuduğunuzda, hem de onların kaleminden, Hristiyan unsurların daha müreffeh olduklarını anlıyorsunuz. Bunu bir dayanışma ruhu olarak görsek de, idare önlerini açmazsa imkân sağlayamayacaklarını da bilmemiz lâzım.