Hicran Göze, "Yahyâ Kemal ve Atatürk-Aralarında Neler Yaşandı" kitabının yazarı. (Boğaziçi Yayınları, 212 s.)
Hicran Göze, ustamız rahmetli Ergun Göze'nin de hanımı. Daha birçok kitabı bulunuyor.
Önceki gün bu köşede çıkan "Padişahın sansür nezaketi" başlıklı yazımda, Padişah Mehmet Reşat, Harbiye Nazırı Mahmud Şevket Paşa'yı İsmail Müştak Mayakon'a göndererek, Yıldız Sarayı'nda yaşadıklarına dair hatıralarını yayınlamamasını nazikçe ama kesin bir emirle istemişti.
Hicran Hanım, "Yahyâ Kemal ve Atatürk-Aralarında Neler yaşandı" kitabında yer verdiği Yahya Kemal'le İsmail Müstak arasında geçenleri hatırlattı. Şaşırtıcı anekdotlar:
"Yahyâ Kemal'in Tevfik Rüştü Aras'tan sonra azılı bir düşmanı daha vardı. İsmail Müştak adında, Atatürk'ün etrafında pervane gibi dönen, şâiri müthiş kıskanan, onun İspanya elçiliğinden alınması için elinden ne gelirse yapan, onun ile yarışırcasına târih ve edebiyat konularında konuşmalar yaparak Gazi'de hayranlık uyandırmak isteyen bir şarlatan… Ne kadar gayret etse, şâirin Latin alfabesine karşı olduğundan, Etilere ve Sümerlere uzanan tarih görüşünü benimsemediğinden bahsedip çeşitli dedikodularla Yahyâ Kemal'i gözden düşürmek istese de gayesini ulaşamaz. Yahyâ Kemal'in İsmail Müştak'a duyduğu nefrete bir gönül meselesi de karışmıştı. Yahyâ Kemal'in ve Ahmet Haşim'in hayran olduğu Şeyhülislâm torunu, çok güzel bir kadın olan Sadiye Hanım evlidir. Eşi Sofya elçiliğinde baş kâtiptir. İstanbul'daki evleri ünlülerin bilhassa sanatkârların toplandığı bir mekândır. Aziz dost rahmetli Sermet Sâmi Uysal Bey'in yazdığına göre 'Yahyâ Kemal, Ahmet Haşim ve o dönemin ünü şişirilmiş gazetecilerinden İsmail Müştak arasında, Sadiye Hanım'ın güzelliğine hayranlık konusunda gizli bir yarış başlar… Ve sonunda yarışı İsmail Müştak kazanır. Sadiye Hanım, oğlu Neşet ve güzeller güzeli Fatma'yı (Fatma Devrim) çok üzmesine rağmen kocasından ayrılıp servet düşkünü İsmail Müştak ile evlenir.'
Yahyâ Kemal ile bıkmadan usanmadan uğraşan İsmail Müştak'ın sonu ise hiç iyi olmamış, Atatürk'ün sevdiği bir kişiyi de Yahyâ Kemal'e yaptığı gibi çekiştirmeye, kötülemeye kalkınca Atatürk'ün hışmına uğramıştır. Gazi'nin kendisini bağışlaması için çok yalvarsa da affedilmemiş, üzüntüden kanser olmuş, Paris'te 1938'de Atatürk'ün vefatından çok kısa bir zaman önce ölmüştü. Yahyâ Kemal nefret ettiği düşmanının ölüm haberini alınca Sermet Sâmi Uysal'ın deyişiyle 'İsmail Müştak'tan hıncını zalim bir nükte ile' almıştı: 'Adamdaki dalkavukluğun derecesine bakın ki, elini çabuk tutup Mustafa Kemal'den önce ölerek, öteki dünyada bile onu karşılamaya gitti' diyerek.(Sermet Sâmi Uysal, Her yönüyle Yahya Kemal, sh. 310)