Gerek kelimesini irdelemeye başladıktan sonra Kudüs yoluna düştük. Kudüs’te iken geçen haftaki yazımızı yollamamız icab etti; “gerek” kelimesini irdelememize devam etmeye imkan bulamadık, Kudüs’ten bir selam gönderelim dedik. Neredeyse konuştuğumuz tüm Kudüslü kardeşlerimiz nereli olduğumuzu sorduklarında Türkiye veya İstanbul dedikçe biz, heyecanla “Türkiye Erdoğan İnşallah” diyorlardı. Her ne kadar Binali Yıldırım’ın tüm çalışkanlığına rağmen AŞK Kütüphanesi projesi ismi ile, açılımı ile hiç hoşuma gitmese de, sırf bu yüzden geçen seçim kendisine oy vermeyip Üstad Sezai Karakoç’un adayı Lütfi Yılmaz Beye oy vermiş olsam da, bu sefer inşallah İstanbul halkı haramilerin iştahına yenik düşmez, türlü hile ve numaralarla 31 Martta zafer kazandığını zannedenlere fırsat vermez. *** Biz “gerek” kelimesini irdelemeye devam edelim. Zihnimiz lüzumlu olmak ile gerek kelimesinin kökündeki germek kelimeleri arasında bir bağ kurmakta zorlanıyor. Yazmaya başlarken şunu itiraf edeyim ki bir iki aydır zihnime takılıp duran, onlarca sözlük karıştırdığım “gerek” kelimesinin “germek” “gerilmek” gibi anlamlarla ortak kısmını mana olarak göremedim. Belki dua ile söyleyeyim, yazı biterken o irtibat biraz belirir inşallah. “Gergin” kelimesi ile “geri” ve “gerilmek” kelimelerini beraber düşündüğümüzde germe eyleminin bir merkezin gerisinde gerçekleşmesi gerektiğini fark edebiliriz sanırım. Geri olabilmek için bir merkeze ihtiyacımız var.