Önceki yazımızda “etme” ile “eyleme”nin irtibatını ve farkını görmeye çalışmış, sözü “Çiçek eydür Derviş Baba” diyen Yunus’un eyitmesine getirmiştim. Hemen o bildik, çokbilmiş itirazla karşılaştım: Yunus Emre’nin kullandığı “eydür” kelimesi söylemek manasındadır, “eydür”ün “eyü” ve “iyi” kelimeleriyle alakası yoktur. Tabii bunu söyleyenlere “iyi” ne demektir diye sorsanız verecek cevapları yoktur. Eski metinlerdeki “edgü” ve “eygi”yi söyleyebilirler en fazla. Elinizdeki “iyi”nin ne demek olduğunu söyleyemezsiniz, edgü’nün nereden geldiğini söyleyemezsiniz, eygi’nin ne demek olduğunu söyleyemezsiniz; ne demeye itiraz edip bizim kökteki manayı ortaya çıkarma çabamıza karşı çıkarsınız? Bunların ağa babaları boz ismi ile bozmak fiilini, dil ismi ile dilmek fiilini, geç ismi ile geçmek fiilini, sal ismi ile salmak fiilini, taş ismi ile taşmak fiilini, toz ismi ile tozmak fiilini, yay ismi ile yaymak fiilini, yaz ismi ile yazmak fiilini, bağır ismi ile bağırmak fiilini, böğür ismi ile böğürmek fiilini, yüz ismi ile yüzmek fiilini alakasız buluyor; bunların birbirleri ile irtibatlı olduğunu zannetmek cahilliktir diyordu. (Bakınız: Vecihe Hatipoğlu Talat Tekin eşsesli isim fiil kökleri tartışması, Türk Dili Dergisi ile Hacettepe Beşeri ve Sosyal Bilimler Dergisi 1973) Biz işimize bakalım. Tarama Sözlüğünde “eyitmek” ile alakalı şu kelimeleri görüyoruz: Söyleye söyleye anlamında “eyde eyde” ikilemesi. Şarkıcı için “eyidici” kelimesini kullanıyormuşuz. “Eydici”nin manasına ırlayıcı da yazılmış yine şarkıcı anlamında. Konuşmak için “eydişmek” kelimesi geçiyormuş eskimez metinlerimizde.