İncire taktık kafayı gidiyoruz ama artık bir dur demek lazım. İncirle ilgili üç yazıyı yazdıktan sonra farklı farklı tepkiler aldım. Birkaç yerde şahsıma incir ikram edilmesi işin ayrı güzel tarafı idi. Kötü tarafları da var tabii. İncir ille Farsçadır diye diretenler, “Türkçesini Farsçasını boş ver, Arapçaya bak Arapçaya. Ne varsa Arapçada var” diyenler, Büyük ve Küçük Çamlıca çevresindeki incir ağaçlarını neredeyse artık sokak sokak tanıdığımı yazıp o ağaçlara kimi zaman müsaadeli kimi zaman müsaadesiz el uzattığımı söyledim diye hırsızlıkla itham edenler… Oysa göz hakkı diye bir yaklaşım var kültürümüzde. Ve müsaade isterken ne güzel tanışmalar yaşadım bahçe sahipleri ile. İlginç olanlarını yer kalırsa anlatabilirim ama bahçe sahipleri genelde helali hoş olsun, toplayıp satmadıktan sonra helal olsun diyorlar. İncir demişken incir uyutması isimli sütlü tatlıdan bahsetmeden geçemeyeceğim. Çobanların pek sevdiği söylenilen bu tatlıya daha isminden bayılıyorum.