"Ül" kökünde nasıl bir anlam veya anlam yoğunluğu olabilir, bunu anlamaya çalışıyoruz. Sivri veya dizi dizi olan bir kısım nesneler için “ül” kökünün başına “k” ve “y” sesi gelmiş halini kullandığımız çıkarımında bulunabiliriz. Tabii derleme faaliyetinde bulunanlar kütle kelimesini külte şeklinde söylenişiyle karşılaşmamışlarsa. Manasını aramaya çalıştığımız kelime kökünü kök değil de ek olarak görmeye çalıştığımızda bükülmek, dökülmek, dövülmek, öldürülmek gibi örnekleri zikrederek söyleyelim; edilgen bir manayı kelimeye kattığını fark edebiliriz. “Ül”deki “l”yi “n” yapacak olsak “dökünmek”, “dövünmek” ile karşılaşacağız; “öldürünmek” ise diyemeyeceğiz. Diyecek olsa idik intihar etmek için bu kelimeyi kullanırdık herhalde. Kelime kökündeki seslerin kelimenin başında olması ile kelimenin sonuna gelmesi halinde ele aldığımız seslerin manalarında (Hüseyin Rahmi Göktaş buna anlam yoğunluğu diyor, biz mana havzasında demeyi tercih edelim burada) bir değişiklik oluyor mu, ne gibi bir değişiklik oluyor? “Ül” diye bir kelimeyi hatırlayamıyor olmanıza canınız çok sıkılmasın. Yumurtadan yeni çıkan civcivlere yedirilen tavlanmış mısır ununa “ül” diyormuşuz. Köşe, yön anlamına da geliyormuş “ül”. Bir yaşındaki keçi yavrusuna da aynı kelimeyi kullanıyormuşuz.