Üstat Necip Fazıl; zamanın kıymetini bilen, mekânın emanetçisi olan, dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı olan bir gençlik aradı.
Bizler de zamanın kıymetini bilmeden, mekânın bekçiliğini yapmadan bu kutlu bekleyişe katılan büyüklerden olduk.
Yaşadıklarımızı din sanıp dilimizi korumadık. Beynimizin sahibi olamayıp ilim yaptığımızı düşündük. Zamanla her şeyimizi de kaybettiğimizi bilemedik.
Evimizin yolunu şaşırdık. Kinin ve öcün ne olduğunu bildiğimizi sandık. Zanlarımızın altında ezildik. Ezile ezile bu zillete alıştık. İnsanlığın bitişine de şahit olduk.
Hep bir bekleyiş içindeydik. Birileri gelecek ve bizlere doğruyu anlatıp yaşantısı ile örnek olacaktı. Önden gitmesinin yanında arkadan da devamlı bizi itecekti.
Hayatımızı bu bekleyişlere kurban ettik. Her zaman biz doğru yaptık. Her olumsuzu yapan ya da bizim yapmamıza sebep olanlara da lanet okumayı ihmal etmedik.