İki kapılı bir handa misafir olunduğunu, içini ve dışını çok iyi bilen tarafından hesaba çekileceğini, sahip olunan her şeyin gerçek sahibinin Allah olduğunu, kabre kadar sevdiklerin ve malların kalıp gidenin sadece yapılan güzel işler olduğunu unutan yürekler…
İman etmedikçe cennete girilmeyeceğini, imanın birbirlerini sevmeye bağlandığını, inananların kardeş olduğunu, kendisi için ne istenirse kardeşi için de istenmesi gerekliliğini, aksi takdirde iman etmemiş olduğunu, zerre kadar iyilik ya da kötülüğün asla karşılıksız kalmayacağını unutan yürekler…
İmanın güvenmek ve teslimiyet ile teslim olup sadece Allah'tan başkasına el el açmamanın şart olduğunu, O'ndan başkasının sözünü birinci sırada tutmanın af edilmez bir suç olduğunu, nasıl yaşanılırsa öyle dirilip haşir olunacağını unutan yürekler…
Kendisi gibi inanan, kendisi gibi düşünen, kendisi gibi hareket eden, kendi bildiği ve gittiği yolu tek yol kabul eden, diğer Müslümanım diyen kişileri kardeş görmeyip yoldan çıkmış sayan, selamı ve iyilik yapmayı kesen yürekler…
Doğru yolun tek yolcusu olduğunu sanan, hak adalet peşinde koşup da, evlerinde gücü nispetince firavunluk yapan, bu kadar yazmalara konuşmalara bilgilere rağmen egolarını yenemeyip hala benim dediğim tek doğru diyen yürekler…
Kaybetme korkularından dolayı dilsiz şeytan rolüne bürünen, yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakal diyen, neyi elinde tutsa elinde patlayan bir dünyaya şahitlik eden yürekler…