Kenan Evren, 98 yaşında, eceliyle, hiçbir acıyla yüzleşmeden ve muhtemelen ülkesi için çok iyi işler yaptığı düşüncesiyle mutlu bir adam olarak hayata gözlerini yumdu.
Haksız da sayılmaz. Zira yaşadığımız ülke, bizlere Kenan
Evren’in mirası. YÖK’üyle, MGK’sıyla, %10 barajıyla bütün yapı, o
ve arkadaşları tarafından dizayn edilmiş; biz de ne hikmetse kılına
dokunmamışız. Ne yeni bir anayasa, ne yeni bir zihniyet. Askeri
vesayetten tek adam rejimine sancısız bir geçiş. Arada rötuşlar,
ufak tefek değişiklikler olmuş ama temel hatlarıyla Kenan Evren’in
geçmişten devraldığı ve bize devrettiği ”Ceberut Devlet”, dün
olduğu gibi bugün de dimdik ayakta.
Bunu kim değiştirecek? Türkiye gibi genç ve dinamik bir ülke,
anakronik bir bürokrasi ve hâlâ Soğuk Savaş koşullarında dizayn
edilen bir devlet yapısıyla daha nereye kadar gidebilir? Orta yaşlı
ve bıyıklı erkekler tarafından yönetilen bir ülke zamanın ruhunu
nasıl yakalar? Nasıl olur da ”iPhone kuyruğuna giren insanlar
ülkesi” olmaktan çıkıp da iPhone üreten, trend yaratan ülke
oluruz?
Bu değişimi kimin yapacağı belli değil ama kimlerin yapamayacağı
artık net.
Ortada vahim bir ”kuşak” sorunu var. Memleketin yaş ortalaması 29,
ülkeyi yönetenler 60 üstü. Ayrı bir yerden geliyorlar. Onlar 12
Eylül kuşağı. Kafaları o dönemde formatlanmış. Hâlâ zaman
tünelindeler. Korkuların, baskının sindiği bir toplumda
yetişmişler. ”Kazanmak” istiyor ama değişim istemiyorlar. 1970
model insanlar, 1970 bir devlet modeline saplanmışlar. Başka bir
dünya hayal edememeleri bu yüzden. YÖK’e, TSK’ya, Diyanet’e, MGK’ya
vs. ”hükmetmek” istiyorlar ama bu kurumların ”anlamsızlaştığı” bir
dünya yaratmayı bilmiyorlar.
Eşitlikçi olmayan ailelerden geliyor, bu yüzden de eşitlikçi
olmayan bir siyasi sistemi sürdürüyorlar. Başka dünyalardan ve
kültürlerden bihaberler.