Yeni bir yıla hazırlanırken beklentilerimiz neredeyse
minimum.
Bizi o kadar yıldırdılar, bezdirdiler ki, bu gece yılbaşını
kutlarken çoğumuzun aklında büyük hayaller yok.
Son günlerde karşıma çıkan herkese “2018’den ne istiyorsunuz” diye
soruyorum. “Sağlık” diyenler var. Bunlar en umutlu
kesim. Onun dışında “Aman huzur olsun da yeter” diyenler mi
istersiniz, “Daha kötü olmasın da...” diye cümleye başlayanlar
var!
Anlayacağınız, kimsenin fazla iddialı konuşma
cesareti yok. Beklentiler
sıfıra yakın. İnsanlar, kötüye, vasata, baskıya
alışmış, yeni yıla girerken yerinde saymaya bile razı. Yeter ki
daha kötüsü olmasın.
Geçenlerde Mine Söğüt’ün yeni yıl dileklerini
anlattığı köşe yazısı gibi:
“Kimse ülkeyi kendi çıkarları için soyup soğana çevirmesin. Çeteler
ve iktidarlar bir olup hayatın altını üstüne getirmesin. [...]
Sesimizden, sözümüzden, görünüşümüzden korkar hale gelmeyelim. Kör
bir kurşunla vurulup sokak ortasında ölmeyelim. Sopalarla
dövülmeyelim. Palalarla kesilmeyelim. Kapılarımızı kırıp evlerimize
dalmasınlar. Tehditler savurup hayatlarımızı dağıtmasınlar. Uluorta
yargısız infazlar yapmasınlar. Sergilerimizi basmasınlar.
Toplantılarımızı engellemesinler. Çocuklarımızı taciz
etmesinler.”
Doğru. Yeni bir yıla girerken üç aşağı beş yukarı çevremdekilerin
beklentileri bundan ibaret. Bizi daha fazla hırpalamasınlar, daha
çoğumuzu zindanlara atmasınlar yeter, diyorlar.
Ben bir ‘tık’ daha iyimserim 2018 konusunda.
Çevremdekiler de şaş...