Cumhuriyet Halk Partisi’nin ne yaptığını anlayabilmiş
değilim.
Memleket tehlikeli bir uçurum eşiğinde; dolar 3.5 TL olmuş, Türkiye
bir asırlık Batılılaşma hedefinden hızla uzaklaşıyor; Irak ve
Suriye’de büyük açmazlar var; Meclis, adeta şahsa özel bir sistem
değişikliğini oylamak üzere ve anamuhalefet partisi ortalarda yok.
Var ama yok.
Aslına bakarsanız, CHP de yukarıdaki analize katılıyor; hatta benim
söylediklerimden çok daha ağırını söylüyor. Ama sadece söylüyor.
Sanki anayasada tanımlanan görevi
sadece “şikâyet” etmekmişçesine söylenip
duruyor; ne etkin bir
muhalefet koyabiliyor ne de
gidişatı değiştirebilecek bir oyun
kurguluyor.
İşin tuhafı, anamuhalefet partisi yöneticileri 7 Haziran’dan bu
yana her aşamada birileri
tarafından “yanıltıldıklarının” farkında
değiller. CHP, devletin bekasını düşünen bir parti. Buna itirazım
yok. Devletin derinliklerinde haber kaynakları, dostları var. İyi
de, bu nasıl bir devlet ki sürekli CHP’yi kündeye
getiriyor?
Haziran 2015 seçimlerinden sonra CHP, MHP’yle birlikte üçlü
koalisyona gitmek istedi. Daha sonra AKP’yle koalisyon
görüşmelerinde iyi niyetle sarıldı ve devlet denilen
mekanizmanın “CHP-AKP
koalisyonu” istediği düşüncesine o kadar güvendi ki,
sonunda durumu anladığında iş işten geçmişti. Tayyip
Erdoğan, her daim CHP’nin iki adım önündeydi; 1 Kasım’da
seçimler yinelendi ve sonuç ortada.