Şimdi gel de cemaat savcılarını, cemaat polislerini nostaljiyle
anma! Adamların hakkını yemişiz. Hükümetle ortak oldukları
2010-2013 döneminde onlarca gazeteci, asker, yazar, Kürt siyasetçi
tutuklandı; ama en azından iddianamelerde bir “el emeği göz
nuru” vardı. Polis bir yerlere bir CD yerleştirir, olmadı
virüsle bir belge yollar ve “Aaaa bak Ergenekon’dan talimat
bulduk!” falan derdi.
İşin içinde Adli Tıp, fotokopiler, gizli tanıklar, ıslak imzalar
falan vardı.
Mesela “Ergenekon Medya Belgesi” diye bir şey icat
etmişlerdi, güya Ergenekon, okuyunca kâh kâh güleceğiniz ilkokul
çocuğu seviyesinde direktiflerle bir belge hazırlamış ve
gazetecilere “Birinci görevin Ergenekon iddianamesini
sulandırmak” gibisinden talimatlar yolluyormuş.
Savcılar çıkıp “Şu, şu, şu haberi yaptın, dolayısıyla
Ergenekon’un medya direktifleri çerçevesinde örgüt
üyesisin” diyor ama bununla da yetinmeyip bir biçimde
bilgisayarına bu belgeyi virüsle yerleştiriyordu. Ozaman yandın!
Örneğin Odatv davasında, Odatv’nin e-mail hesabına sahte bir
hesaptan virüsle bir belge gelmiş. E-mail hiç açılmamış ve
mahkemede bu belgenin kendi kendine bilgisayarın harddiskine
yerleşen solucan tipi bir virüs olduğu tüm teknik açıklamalarıyla
kanıtlandı. Ama yine de para etmedi. O belge “Ergenekon
talimatı” sayıldı.
Dedim ya; insan cemaat polislerini nostaljiyle anıyor. Birilerini
tutuklarken en azından önceden bir hazırlık yapar, bir yerlere bir
CD yerleştirilir, bir Word belgesi düzenler, efendim olmadı en
azından bir virüs yollardı.
Artık bu da yok!
Nihayet çıkan Cumhuriyet iddianamesini dün okudunuz. Kuru
kuru “Haber yaptın, editöryal çizgini değiştirdin, dolayısıyla
terör örgütü üyesi olmamakla birlikte terör örgütüne hizmet
ediyorsun” kıvamında.
664 kez “haber” kelimesi geçiyor. Gerisini siz
düşünün!