Günlerdir kar manzarasını karşıma alıp çalışma masamdan kâh
Meclis’teki başkanlık sistemi görüşmelerini, kâh ABD’deki yeni
başkanın kabinesinin Kongre’deki oylama sürecini izliyorum.
Tedirgin bir ruh haliyle.
Birçok tarihçi, içinde yaşadığımız dönemin 1. Dünya
Savaşı öncesi dinamiklere çok benzediğini söylüyor.
Yavaş çekim tarih belgeseli gibi Türkiye’yi ve ABD’yi izlerken
önümüzdeki dönemin ipuçlarını bulmaya çalışıyorum.
Bizim nereye gideceğimiz belli; TBMM’de kurulan İslamcı-milliyetçi
koalisyon, önümüzdeki dönem ne pahasına olursa olsun Türkiye’yi
şekillendirmek isteyecek. Bunun anlamını hepimiz
biliyoruz.
Peki, ya dünya bunu kaldırabilecek mi? Avrupa’da yükselen sağ ve
ABD’deki Trump dönemi, Türkiye’deki içe
kapanma sürecini hızlandıracak mı, zorlayacak mı?
Aslında bir anlamda ABD’deki Kongre konfirmasyon
(onay) süreci ve Türkiye’deki başkanlık görüşmeleri,
tam birbirinin zıddı olaylar.
Bizde denge-denetimi olmayan bir sistem
için son derece acıklı bir parlamento süreci yaşanıyor.
Sahici bir başkanlık sürecinde ve güçlü bir parlamentoyla yönetilen
ABD’de ise, Başkan’ın gücü ve yetkileri, Kongre
denetimine tabi. Bu yüzden Donald Trump’ın kabineye atamak
istediği tüm bakanlar, Kongre’deki komitelerin önüne dizilip
saatler boyu ter döküyor. Milletvekilleri parti liderlerinin
lütfuyla değil delege ve seçmen sayesinde orada oldukları için,
kimseye eyvallahları yok. Acımıyorlar karşılarındakine. Ciddi ve
gerçekten de zor soruyorlar bakan adaylarına. Saygıda kusur yok
ancak içerik açısından ciddi tartışmalar yaşanıyor. “Falanca
bölgedeki insan hakları ihlallerine ne yapacaksınız?”, “Güney Çin
Denizi’ndeki adalar sorununda filancanın açıklamasına ne
diyorsunuz?”, “Filanca yardım programını desteklemeye devam edecek
misiniz?”
ABD’de ipler, Kongre’nin elinde. Bütçeyi onlar kontrol ediyor. O
yüzden bakan adayları sadece onay almak değil, görevlerinin başında
oldukları sürece de düzenli olarak gidip Kongre’ye hesap vermek
zorunda.
(Türkiye’de istenen sistemde ise demokratik rejimlerde olan
denge-fren mekanizması ve hesap verilebilirlik yok. Seçilen, yargı
ve Meclis denetimi olmadan kafasına göre yönetebilecek. Bunu
grafiklerle çok net anlatan Avukat Ece Güner
Toprak’ın sosyal medyadaki açıklamalarını okumanızı
tavsiye ederim.)