Her yolun bir sonu vardır” derler.
Ben de Milliyet gazetesiyle olan yolculuğumun sonuna geldim.
Her şeyden önce siz sevgili okurlara, bunca zamandır yanı başımda
durduğunuz, benimle düşündüğünüz, bu topraklarda daha güzel ve daha
adil bir dünya hayal etmeme imkân verdiğiniz için teşekkür
ediyorum.
Eminim herkesin kafasında ‘Neden’, ‘Nasıl’, ‘Niçin’ soruları
belirmiştir. Biliyorum ani oldu. Ama uzun bir manifestoya gerek
yok. Bu zamana kadar yazmış olduklarım, aslında bugün söylemek
istediğim her şeyin de özetidir.
Milliyet gazetesine, yönetimine, bu zamana kadar bu görüşlere yer
verdiği için teşekkür ediyorum.
Ancak, Türkiye’nin gidişatıyla ilgili itiraz ve kaygılarım
hafiflemiş değil.
Yanlış anlamayın, ben de herkes kadar vatanperver, herkes kadar
idealistim. Hepimiz kendi çapında daha iyi bir Türkiye istiyor,
daha normal ve dengeli bir yaşam özlüyoruz.
Ancak kuşkusuz görüşlerimde gazete yönetimiyle farklılaştığım
noktalar var. Bu zamana kadar istediğim gibi yazdım. Ama bundan
sonra doğru olan, daha fazla rahatsızlık vermeden ve olabildiğince
medeni bir el sıkışmayla vedalaşmak.
”Medeni” kelimesini atlamayın. Kapıyı çektikten sonra arkadan
konuşan biri olmayacağım. Bugün söylemediğini yarın söylemenin
anlamı yok. Medyanın içinde olduğu durum kolay değil. Bize düşen,
biraz cesaret, biraz mantık ama en önemlisi nezaket. Nezaketi elden
bırakmaya niyetim yok.