Aslı Aydıntaşbaş Cumhuriyet Gazetesi

Oyun içinde oyun

Televizyon haberlerini sunanlar, “Sular ısınıyor” deyip duruyor. Irak Kürdistan Bölgesi referandumu, muhtemelen bugün gerçekleşecek.  Ankara, uzun süre bu referandum konusunda pasif kaldı. Daha düne kadar iktidar...

24 Eylül 2017 | 1.197 okunma

Televizyon haberlerini sunanlar, “Sular ısınıyor” deyip duruyor. Irak Kürdistan Bölgesi referandumu, muhtemelen bugün gerçekleşecek. 
Ankara, uzun süre bu referandum konusunda pasif kaldı. Daha düne kadar iktidar çevrelerinde Irak Kürdistan Bölgesi’nin Türkiye için değerli bir müttefik olduğu ve Irak’tan kopmasının “dünyanın sonu olmadığı” düşüncesi hâkimdi. (Bana sorarsanız aslında çok yanlış da değildi bu fikir.) 
Ama ne olduysa son dakikada, biraz da Devlet Bahçeli’nin bastırmasıyla, farklı bir üslup gelişti. Her vakada olduğu gibi, yine duygusal bir refleks gelişti. “Vay yıllardır beslediğimiz Barzani bizi nasıl dinlemez” dendi. Ankara, son saniyede referandumu engelleme gayretine girdi; ancak bunun için tehditler savurarak yanlış taktik uyguladı. “Kürt inadı” diye en başta Kürtlerin sevdiği bir ifade vardır. Bu hesaba katılmadı; Barzani’ye referandumu yapmak dışında açık kapı bırakılmadı. 
Bu işlere biraz da tarihsel pencereden bakmak lazım. Dün Başbakan BinaliYıldırım’ın 90’lı yıllardan hepimize çok tanıdık gelen “Barzani Efendi” ifadesiyle seslendiği Mesud Barzani, Molla Mustafa Barzani’nin oğlu. Hayatını bağımsızlık davasına vermiş, yarım asırdır Bağdat’la mücadele eden bir aileden söz ediyoruz. 
Birkaç yıl önce Ankara uçağında Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin eski başbakanlarından Barham Salih’e rastladım. O dönem, Irak Kürtlerinin TayyipErdoğan’a büyük hayranlığı vardı. Konu konuyu açtı, Salih hiç unutmadığım şu cümleyi sarf etti: “Biz Kürtler, geçen yüzyılın kaybedeni olduk. Bu yüzyılbizim olacak.” 
Irak Kürdistan Bölgesi’ni her ziyaretimde, bu hissin toplumun farklı kesimlerince paylaşıldığını gördüm. Kürtler önce Sykes-Picot, sonra Sevr, sonra Mahabat Cumhuriyeti, sonra Kissinger dönemi ve tabii Saddam döneminde Batı tarafından “aldatıldıklarını” düşünüyorlar. Bölgedeki tüm aktörlerin kendilerine kazık atmaya hazır olduğunu düşünüyorlar. Bu anlamda Barzani ve Ankara arasında kurulan güven ilişkisi iki taraf için de değerliydi. Şimdi olan, bu hissin kaybedilmesi. 
Tabii son süreçte Barzani’nin de hataları oldu. Geçen yazımda da değindiğim nedenlerle Kerkük’ü referandum dışı bırakmalıydı. Ayrıca Erbil yönetimi, Türkiye’yi yanlış okudu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dışarıdan göründüğü kadar “mutlak hâkim” olmadığını kavrayamadı. Bugün MHP, tarihinde hiç olmadığı kadar güçlü. Erdoğan’ın 15 Temmuz sonrası devlet içinde ittifak yapmak zorunda kaldığı diğer güçler ise, bambaşka öncelikler taşıyor. Ankara’da paylaşılan bir iktidar var ve bu paylaşımın ortak dili, Türk milliyetçiliği. Tüm bunlar Türkiye’yi, stratejik anlamda akılsızca da olsa, Barzani’ye meydan okumaya itiyor. 

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Yaklaşan facia 06 Eylül 2018 | 19.998 Okunma Yalancı bahar mı ikinci bahar mı? 30 Ağustos 2018 | 13.717 Okunma Bu mu devlet aklı? 26 Ağustos 2018 | 15.972 Okunma Lale Devri bitti! 23 Ağustos 2018 | 14.797 Okunma Mutsuzluk beter umutsuzluk daha beter 19 Ağustos 2018 | 10.301 Okunma