Biliyorum sevgili okur, sen de memleketteki herkes gibi 24
Haziran seçimlerine kilitlenmiş durumdasın.
“Öyle mi, böyle mi” diye, o bir türlü güvenmediğin televizyon
haberleri, bir türlü ikna olmadığın kamuoyu araştırmalarından
tahmin yürütmeye çalışıyorsun. Malum, bizim medyamız yanlı; her
zaman belli bir filtreleme süzgeci gerektiriyor. Göz ucuyla da
baksan, artık duyduklarına inanmamaya, haberleri filtrelemeye
alışıksın.
Ama yine de emin olamıyorsun hiçbir konuda. Sahi 24 Temmuz’da ne
olacak?
Habercilerin ölçemediği, ölçse de söylemediği, blıblı konuşan
bıyıklı yorumcuların ısrarla görmediği dipten gelen derin bir
memnuniyetsizlik dalgası, sandığa yansıyacak mı? Bozulan ekonomik
dengeler, her gün pompalanan parti-devlet algısı, şu zamana kadar
iktidar partisini “istikrar” olarak gören toplumun farklı
kesimlerinde “Yeter artık!” hissi yaratacak mı? Yoksa, “Bunlar dış
güçlerin oyunu” propagandasıyla yine statüko mı kazanacak?
Meral Akşener ne kadar oy alacak? Siyasi
baskıların etkisi, yüzde kaç? Kim kimden oy koparacak?
Saadet ne yapacak?
Daha da önemlisi, herkesin beklediğinden daha sert bir rüzgâr
yakalayan Muharrem İnce, yüzde 30’ları zorlayacak
mı?
Haberlerde söz etmeseler de sosyal medyadan biliyorsun. 19 ilde (ve
nasıl tesadüfse HDP’ye oy veren köylerde) sandıklar “güvenlik
gerekçesiyle” başka yerlere taşınacakmış. YSK, HDP köylerindeki
sandıkları AKP’ye oy veren yerlere taşıyarak “güvenlik” sağlamaya
karar vermiş. Kasım 2015’te bile yapılmayan bu iş, hayra alamet
değil. Amaç belli ki HDP’ye oy veren 270 bin
civarında seçmenin oy vermesini zorlaştırmak, HDP’yi baraj
altına gömmek.
Haberl...