Konumuz, uzun yıllar Sovyet lideri Josef
Stalin’in özel kalemi görevini yürüten Alexander
Poskrebyshev.
“Pazar günü memlekette konu mu kalmadı” diyeceksiniz. İzin verin
anlatayım. Malum, Stalin dönemi, kapkaranlık bir dönem. Bir yandan
İkinci Dünya Savaşı ve Avrupa’da Nazi Almanya’sıyla kıran kırana
bir mücadele, diğer yandan Stalin’in içeride paranoyak hamleleri ve
baskı rejiminin kendini devam ettirebilmek için kendi
vatandaşlarına karşı adeta bir sürek avına gitmesi...
Tarihçiler, Stalin döneminde istihbarat ve güvenlik birimlerinin,
‘terörist’, ‘karşıdevrimci’, ‘sabotajcı’, Troçkist, ‘vatan haini’
ya da dış mihraklarla iltisaklı olduğu bahanesiyle kaç kişiyi ölüme
gönderdiği konusunda fikir birliği yapmış değil. Rakamlar 3 ile 9
milyon arasında değişiyor. Yazarlardan bürokratlara, itiraz eden
çiftçiden Kızıl Ordu generallerine kadar toplumda çatlak ses
çıkaran ya da çıkaracağı sanılan herkes Stalin’in paranoyasından
nasibini alıyor. Sovyet arşivleri 1921 ve 1953 arası 800 bin
kişinin kurşuna dizildiğini yazıyor. Sadece Stalin döneminde
kurşuna dizilenlerin sayısı, tam rakam vermek gerekirse 681.692.
Çoğunluğunun idam fermanının altında, bizzat Stalin’in imzası
var.
Bir de Stalin döneminde gulag denilen toplama kamplarında ölen 2
milyona yakın insan var. Ancak bu rakamlara, Stalin’in kırsalda
tarım alanları ve çiftlikleri ısrarla devletleştirme politikası
sonucunda baş gösteren kıtlık ve açlıkta ölenler ile Sovyet liderin
etnik mühendislik kampanyası sırasında imparatorluğun bir
köşesinden öbürüne göçe zorlananların yaşadığı kayıplar dahil
değil.
Neyse benim derdim rakamlar değil. Bunlar tarihçilerin işi ve zaten
Stalin dönemindeki devlet terörü, 1960’lardan itibaren Sovyet
tarihçileri, daha sonra Sovyet arşivlerinin açılmasıyla da
düny...