Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov tam bir eski kurt.
Yıllardır aynı görevde. Putin’i değil devleti temsil ediyor. Hali,
tavrı, esprileriyle neo-emperyal Rusya’nın tüm özelliklerini
taşıyor.
O yüzden de Lavrov’un Cenevre’de ABD ve Rusya arasındaki tarihi
Suriye zirvesinde bir ara dışarıda bekleyen muhabirlere jest olarak
pizza ve votka yollamasına çok güldüm. Lavrov muhabirlerin yanına
gelip Amerikan tarafının bir türlü karar veremediğini söylemiş ve
ABD Başkanı Obama’yla alay etmiş.
Ruslar hafif nobran davranmakta haksız değil. Son yıllarda ABD
ambargosuna rağmen yıkılmadılar; kendi tek-adam otoriter yönetim
biçimlerini dünyaya makbul bir yönetim şekli olarak kabul
ettirdiler; Suriye ve Ukrayna meselelerine ağırlıklarını koyarak
yakın coğrafyalarında Rusya’nın izni olmadan adım atılmayacağını
kanıtladılar. Ben de olsam Lavrov kadar özgüven içinde
davranırdım.
“Pizza ve votka”, aynı zamanda iki süper güç arasında Suriye’deki
savaşa son vermek için varılan anlaşmayı da özetliyor aslında.
Votka ne kadar Rus içkisiyse pizza da bir o kadar Amerikan milli
yiyeceği. (İtalyanlar bulmuş olabilir; ABD kadar pizza tüketen ülke
yok.)
Anlaşmanın votka boyutunda, Esad kalıyor, muhalifler Baas rejimini
kabul ediyor, Suriye devleti de ateşkes karşılığında kademeli bir
geçiş sürecine evet diyor. ABD, “Nihai çözümde Esad olmamalı” dese
de Esad’ın gideceğine dair herhangi bir garanti yok. Muhalifler
Esad’ı ve Halep’teki yeni durumu kabul etmek zorunda. Onun yerine
ateşkes, siyasi af ve uzun vadede kontrollü bir demokratik açılım
var. Ölme eşeğim ölme.
İşin pizza tarafında ise Kuzey Suriye’de ABD’nin IŞİD’e karşı
operasyonlarının devamı, Rakka’ya yönelik operasyonda ortak Rus-ABD
askeri koordinasyonu, ABD destekli muhaliflerin masada olması var.
Kürtlerle de Türklerle de işbirliğine devam var. Washington’un
planında Türkiye’ye de bir rol var; o da Şam’ın geleceğini
belirlemekten ziyade, kendi sınırlarında IŞİD’e karşı bir hat
çekmek.
Rusya’nın temel arzusu, rejimin düşmemesi. ABD’nin önceliği ise
IŞİD’le mücadele. Pizza-votka anlaşmasında ikisi de gerçekleşiyor.
Böylelikle 5 yıl önce Suriye’de demokrasi talebiyle başlayan trajik
iç savaş, son derece yavan bir ABD-Rus anlaşması ve küçük
hedeflerle sona yaklaşıyor. Ölümü gören dünya, Suriye’ye sıtmayı
razı ediyor.
Ankara açısından bu anlaşmanın olumlu ve olumsuz yanları var.
Ankara’nın Şam’da rejim değişikliği ve oradaki Emevi camisinde
namaz kılmak gibi emellerin gerçekleşmeyeceği artık apaçık ortada.
Ortada yalancıktan bir “geçiş süreci” lafı olsa da Esad kalıyor;
zaman içinde Ankara’da Suriye rejimiyle iletişime geçmek zorunda
kalacak.
Ankara açısından savaşın bitme ihtimali olumlu. Dünya, Türkiye’ye
Suriye’de “oyun kurucu” olma imkânı vermedi; onun yerine “Kendi
sınırlarını korumak” ve “Mültecileri Avrupa’ya salmamak” gibi iki
askeri görev var önümüzde.