Görüyorum ki daha iki gün önce Amerika’yı yerden yere vuran
medya, bir telefon konuşmasıyla tamamen üslubunu yumuşatmış
durumda.
ABD Başkanı Donald’ın Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan’la yaptığı telefon
görüşmesinde Suriye’de YPG’ye olan silah yardımını durduracağını
söylemesi, hatta Türk makamlarının ifadelerine göre daha da ileri
giderek, “Zaten saçmaydı” demesi, Ankara’yı sevindirmiş
gözüküyor.
Son derece berbat seyreden Türk-Amerikan ilişkilerinin, bir tık
dahi yumuşamış olması, iyi bir
şey. Hele de Sarraf davasına saatler
kala. Buna itiraz yok. Ancak fazla açılmamak, yeniden düş
kırıklıkları yaratabilecek bir beklentiye girmemek adına, mevcut
ABD politikasıyla ilgili bazı gözlemleri paylaşmak gereği
hissediyorum:
1. Donald Trump’ın dünyanın en güvenilir
karakteri olmadığını söylememe gerek yok
herhalde. ABD Başkanı, devlet adamlığı değil
‘showman’ yönü sayesinde seçildi. Bunu da ABD’nin
dünyayla arasını düzeltmek için başarıyla kullanıyor. En önemli
özelliği, bol keseden iltifat. Şu ana kadar Angela
Merkel dışında konuştuğu bütün liderlere, ‘en iyi
görüşme’, ‘en iyi dönem’, ‘en iyi dostumuzsunuz’ gibisinden yağlı
ballı ifadeler kullandı. Haliyle Trump’a has bu
‘karşısındakini iyi hissettirme’
taktiğini not etmek gerekir.
2. Trump, ABD devletinin başı ve tabii ki temel politikaları
belirliyor; ancak devletin tüm
kurumlarını temsil ettiği kuşkulu. Kongre de, bürokrasi de
Trump’ı frenleme gücüne sahip.
3. Yanlış anlaşılmasın: Washington, tabii ki Türkiye’ye önem
veriyor ve kesinlikle arayı düzeltmek istiyor. Türkiye önemli bir
coğrafyada, önemli bir ülke. Ancak benim gözlemim, Washington,
Ankara ile ilişkisini kendi bölgesel...