Ankara, hem Moskova’yla yeni dönem, hem de heyecanla
beklediği Trump yönetimi konusunda yavaş
yavaş hayal kırıklıkları yaşamaya başladı. Ancak daha iki gün
öncesine kadar büyük manevralar, iddialı açıklamalar yapmış olduğu
için, sesini çıkaramıyor.
Duruma şöyle bir göz atalım... Rusya, Astana zirvesinden hemen
sonra PYD temsilcilerini Moskova’ya davet etti; Kürtlerin özel
statülü bölge kurmasına imkân veren bir anayasa taslağını masaya
koydu. Astana’da Türkiye’nin muhalif gruplar üzerindeki etkisini
hayli zorlayan bir dizi önlemi dayattı.
Zira daha başından şu belliydi: Moskova’yla işbirliği, Moskova’nın
koyduğu prensipler çerçevesinde gelişecekti.
Ankara da biliyor ki, burada bir manevra alanı yakalamak için,
Moskova’yı Washington’la dengelemek lazım. Ama orada da Trump var.
Trump yönetiminin İslam dünyasına bakışı ve Türkiye’nin
halihazırdaki imajı, durumu kolaylaştırmıyor.
ABD, Ankara’nın beklentilerinin aksine, YPG’yle işbirliğine devam
edeceğe benziyor. Daha da ötesinde, önümüzdeki dönem YPG’yi
eğit-donat programına alması söz konusu. Trump yönetimini bekleyen
en kritik kararlardan biri bu. Pentagon, Suriye’de ‘güvenli
bölgeler’ yapsa bile, Rakka operasyonunu Suriyeli Kürtlerle
birlikte götürmek niyetinde...
Aslına bakarsanız, işlerin buraya geleceğinin öngörülememiş olması
çok şaşırtıcı. Rusya tarihini ve devlet yapısını bilenler,
Kürtlerin onlar için ne anlam ifade ettiğini bilir. Keza ABD’yle
ilişkiler... Obama yönetiminin son
aylarında, Türkiye’de kontrolsüz bir Amerikan karşıtlığı
pompalandı. Kendi kendimizi gaza getirdik. Bu da Amerikan kamuoyu
vebürokrasisinde olumsuz bir etki yarattı. Üstüne Trump’ın temsil
ettiği siyasi dinamikler ve önyargılar eklendi. Durum
zor.