Başlık bir Facebook sohbetinden.
Aşağıdaki Platon alıntısı da birisi tarafından Facebook’a konmuş:
“Demokrasi bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam edilirse demagoglar türer. Demagoglardan da diktatörler çıkar.”
Bu da Facebook’ta adının önüne devlet tabelası takmış birinin dostlarıyla sohbetinden:
“...herkes kabullenmiş koyunluğu hayırlı olsun iyi yemlenmeler afiyet olsun sizlere bu farklılık yakışır.”
Bu ise seçim gününün gece yarısı, sonuçlar belli olduktan hemen sonra bana yollanmış bir okur mailinden:
“O çok övdüğünüz demokrasinin, koyunların kendilerini mezbahaya götürecekçobanı seçme özgürlüğü olduğunu hiç düşündünüz mü?”
Facebook, Twitter gibi alanlarda, gazetelerde köşe yazılarının altına yazılmış okur yorumlarında yukarıdakilere benzer yüzlerce (Abartmıyorum: Yüzlerce) örnek bulup aktarabilirim. Kuşkusuz bunu bizzat kendiniz de yapabilirsiniz...
Bugün 4 Kasım 2015 ve Türkiye’de, belli kesimlerde bir siyasal rejim olarak demokrasiye derin bir güvensizlik, hatta “demokrasinin reddi”ni savunan görüşler kol gezmekte.
Bu güvensizliğin ya da açıkça demokrasi reddinin Platon’u tanık göstermesi şaşırtıcı değil. Mülk sahibi ve erkek yurttaşlarla sınırlı eski Yunan demokrasisinde Platon o sınırlı demokrasiyi bile değil, “seçkinler yönetimi”ni savunur.
Seçkinler, yani eğitimli, beğenileri incelmiş, kültürlü ve varsıl yurttaşlar...
Demokrasiyi, çoğunluğun siyasal temsilcilerinin istediğini yapması, hiçbir ilkeye ve kurala bağlı olmaksızın ülkeyi yönetmeye kalkması olarak kavrayan parti iktidarlarının bir biçimde son bulmasından sonra (ki bu ülkemizde genellikle o rejimleri mumla aratacak askeri darbelerle olur) böylesi seçkinci yönetim anlayış ve arayışları kabarır.