Bu yazı dün değil, bir önceki günün (pazartesi) akşam
saatlerinde yazılıyor. Siz çarşamba günü okuyacaksınız. Böyle
oluyor, çünkü size göre dün, bana göre yarın bir Tırmık yazmak için
hiç vaktim olmayacak...
Biliyorum, referandum atağının ardından
Barzani’nin başına gelenler, ardından Kürt siyasal
hareketlerinde açılan yaralar üstüne ciddi bir Tırmık
yazılabilirdi...
Biliyorum, Melih Gökçek’in istifasından sonra onun
AKP’deki “hasm-ı biaman”ı Bülent Arınç konuştu ve
“O bana siyaseten zarar vermek istedi ama ben siyaseten daha da
güçlendim, sabrettim ve kazandım” dedi. Tutup onu “Bu nasıl
güçlenme, bu nasıl kazanma sayın Arınç” diye keyifle tırmıklamak
vardı...
Biliyorum, Rıza Sarraf’ın cezasını hafifletmek
için bülbül gibi öteceği günler yaklaştıkça kaygıları paniğe
dönüşen AKP Reisi üstüne bir Tırmık döktürmenin tam zamanıydı.
Gel gör ki...
Gel gör ki benim aklım fikrim size göre dün bana göre yarın sabah
Çağlayan Adliye Sarayı’ndaki duruşmalarda.
Size göre dün, bana göre yarın “Adalet” Sarayı’nın bir ağır ceza
mahkemesi salonunda Özgür Gündem gazetesinin Yayın Kurulu’na ve
Yazıişleri Müdürü İnan Kızılkaya’ya karşı açılan
davanın duruşması var.
İnan Kızılkaya adını aklınızda tutun. Bu genç meslektaşım tastamam
440 gündür tutuklu. Silivri mapushanesinin bir hücresinde tek
başına. Herhangi bir hüküm kurulmadan bir gazetecinin 440 gündür,
hem de tek başına bir hücrede tutuklu oluşunu bana, bize, insanlığa
açıklayabilecek bir hukuk bilgini var mıdır acaba?
Aynı gün, yani size göre dün, bana göre yarın, İstanbul’da Çağlayan
Adale...