Önceki akşam CNN
Türk’te Ahmet Hakan’ın Tarafsız
Bölge’sine takıldım. Takılmakla yetinmedim, uzun süre seyrettim
de.
Baş konuk emekli bir Albay’dı. Emekliliği öncesinde “Jandarma
İstihbarat”ta çok önemli ve kilit görevler üstlenmiş. Ergenekon
soruşturmalarında tutuklanıp 4,5 yıl yattığı hapishane günlerini
bile “devlet görevi” olarak tanımlıyor. Öylesine sadık
bir“devlet” görevlisi yani. Emekli olunca da Doğu
Perinçek’in partisine girmiş, genel başkan yardımcılığına
getirilmiş.
Anlattığına göre Öcalan’ı İmralı adasında tek
başına tam sekiz ay süreyle sorgulamış. Yine anlattığına göre daha
önce Cemaat’in orduya nasıl sızdığını, kilit görevleri nasıl bir
bir ele geçirdiğini gösteren raporlar yazıp “devlet”in en üst
kademelerine iletmiş.
Programda sorulanları, istihbaratçı Albay’ın cevaplarını aktaracak
değilim. İzlediyseniz (ki izlemediyseniz çok ilginç bir programı
kaçırmışsınız demektir) zaten biliyorsunuz.
Ama emekli Albay’ın uzun konuşmalarında bir nokta gözünüzden kaçtı
mı bilemiyorum.
Benim kaçmadı. Emekli Albay gerek PKK ile gerek Gülen Cemaati ile
mücadelede, gelmiş geçmiş bütün iktidarları aymazlık,
umursamazlıkla suçluyor; gerek PKK’den, gerek darbe girişiminden
sonra haklı olarak artık cemaatliği filan kalmamış FETÖ’den söz
ederken içten bir nefretle konuşuyor, hiç sektirmeden, PKK
yerine“PKK terör örgütü”, FETÖ yerine “FETÖ terör
örgütü” demeyi ihmal etmiyordu.
Ancak…
Ancak söz konusu olan Tayyip Erdoğan ve
AKP iktidarı ve AKP olduğunda olumsuz tek sözcük kullanmamaya,
herhangi bir eleştiriden titizlikle sakınmayı tercih
ediyordu.