Ben bildiğime göre devletin en tepesinde
oturanın da mutlaka bilmesi gerekir. Bir devlet uluslararası bir
sözleşmeye imza atıp mühür basmışsa onu uygulamakla yükümlüdür. O
imzayı atıp mührü basan siyasal iktidar değişse de bu zorunluluk
sürer.
Kuşkusuz iktidara gelen bir siyasal güç
kendinden önce imzalanan uluslararası sözleşmeleri beğenmeyebilir;
yanlış bulabilir, şiddetle karşı çıkabilir. Ancak bu durum onun
imza ve mührün getirdiği yükümlülüklerden kendiliğinden kurtulması
anlamına gelmez. Yapabileceği, yapması gereken o sözleşmeye konan
devlet imzasını ve mührünü iptal etmek için parlamentodan (kendi
kafasından değil, o sözleşmeyi zamanında onaylamış olan
parlamentodan) yeni bir karar çıkarmak, sözleşmenin öteki
taraflarına bilgi vermektir. Ancak ondan sonra bu yükümlülük
ortadan kalkar.
Buna siyasal literatürde “devlette
devamlılık ilkesi” denir.
Tamam mı?
***
Peki, durup dururken bu uyarı nerden ve
neden gerekti?
AKP’nin Reis’inin son dönemde Türkiye ile
Avrupa arasında sık sık patlak veren sorunlardaki tutumundan,
tavrından gerekti...
Avrupa derken, üyelik görüşmeleri sürecinde
olduğumuz Avrupa Birliği (AB), Türkiye’nin kurucu üye
olarak yer aldığı Avrupa Konseyi, onun bir kuruluşu olan
Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu, içinde TBMM’den
milletvekillerinin de yer aldığı Avrupa Konseyi Parlamenterler
Meclisi (AKMP) gibi kurumları kastediyorum.
AKP iktidarı son dönemde bu kurumlarla bazı
zorluklar, bazı çelişkiler, bazı gerginlikler yaşıyor ve AKP’nin
Reis’i bu durumlarda “Paşa gönülleri
bilir... Kusura bakmasınlar biz bildiğimizi okuruz... Böyle olmaz,
o zaman herkes kendi yoluna gider” gibi alışılmadık
çıkışlarla, diplomasi dilinde kullanılmayan cümleleriyle dikkati
çekiyor...